ZIKZAK WEBLOG: Nisan 2005



WEBLOG

Zikzak, kişisel bir weblogdur. Okumakta olduğunuz sayfalarda, daha çok site sahibini ilgilendiren konularda yazılar ve linkler bulunmaktadır. Site geneli hakkındaki düşüncelerinizi, önerilerinizi ve isteklerinizi bir eposta aracılığıyla bildirebilirsiniz.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ARŞİV . . LİNKLER . . EPOSTA . . .

Digital Ultras

DigitalUltras.com - Manuel Musilli
DigitalUltras.com... Manuel Musilli'ye ait olan çalışmaların sergilendiği (uzun süredir güncellenmeyen) sitedeki works ve sketches adlı bölümlerde, 50'den fazla illüstrasyon ve eskiz bulabilirsiniz... Bu siteyi, birkaç sene önce, "No War In Iraq" adlı bölüm sayesinde fark etmiştim...

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Baba-oğul, işleri balon doldurmak

Geçenlerde, "Lucky Luke" isminin nasıl "Red Kit" olduğunu merak ettiğimi yazmıştım. Pazar günü, Hürriyet gazetesindeki "Baba-oğul, işleri balon doldurmak" başlıklı yazıda bu konuya da değinilmiş...
Ferdi Sayışman’ın, daha sonra isim babası olacağı Red Kit ile tanışması 1954-56 arasında rastlıyor. "O zaman Lucky Luke’un maceraları Fransız Spirou dergisinde çıkıyordu. Burada da yayınlamaya karar verince, Türkçe ne isim koyalım, diye düşünmeye başladık. Bir arkadaşın çıkarmak istediği Red Rider (Kızıl Sürücü) diye bir dergi vardı. Ben de Bil Kit diye başka bir derginin kopyasını yapıyordum. Red kısmını Red Rider’dan Kit kısmını da Bil Kit’ten aldık, Red Kit oldu."...


Keşif mi, yoksa işgal mi?

Haber7'de, Kızılderililerle ilgili bir yazı vardı. Bu yazıya yapılan bir yorumda, Amerika'nın keşfedilmediği, Kolomb'un sadece Amerika'ya gittiğinden falan bahsediliyordu... Geçen aylarda bir gazetede de buna benzer bir haber vardı. Bazı ülkelerin (tam hatırlamıyorum ama sanırım Güney Amerika ülkeleri, Çin, Hindistan ve diğer bazı ülkeler) tarih kitaplarında, 1492'den, Amerika'nın keşfi değil, Amerika'nın işgal edildiği sene olarak bahsediliyormuş... Ne diyebilim, haklılar... Yalnız, işgal edilenin "işgal" dediği olaya, işgal edenin "keşif" demesini de çok yadırgamamak gerekir. İki tarafın da tarihi aynı şekilde algılamasını beklemek biraz zor... Bu arada, Türkiye'nin başında da tarihin farklı algılanmasından kaynaklanan bazı sorunlar var. Mesela, sözde Ermeni soykırımı meselesi...

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Philip Lee Harvey

Philip Lee Harvey Photography
PhilipLeeHarvey.com... Philip Lee Harvey'in kişisel portföy sitesindeki travel ve lifestyle adlı bölümlerde 100'e yakın fotoğraf var. Recent commissions adlı bölümde de, sitedeki fotoğrafların çeşitli dergilerde nasıl kullanıldığı gösteriliyor...

Ölülerin dikey olarak gömüleceği bir mezarlık

Milliyet'in sitesinde, ölülerin dikey olarak gömüleceği bir mezarlığın yakında hizmete gireceğinden bahsediliyordu... Mezarlık alanının otlak olarak da kullanılabilecek olması (haberde böyle yazıyor) bana biraz garip geldi... Mezarların üzerinde hayvan otlatmayı veya piknik yapmayı kim isteyebilir ki?.. Ha dikey ha yatay, bence mezarlık mezarlıktır...
Avustralya'da, çevreyi korumak ve cenaze masraflarını azaltmak amacıyla ölülerin dikey ve tabutsuz olarak gömüleceği bir mezarlığın çok yakında hizmete gireceği bildirildi. Mezarlığı Avustralya'nın başkenti Melbourne'un batısındaki Derrinallum'da inşa etmek üzere izin alan Palacom şirketi müdürü Tony Dupleix, ölülerin ceset torbalarına sarılarak 3 metre derinliğindeki çukurlara dikey olarak gömüleceğini belirtti. Dupleix, "dikey mezarlığın" cenaze masraflarını azaltabileceğini kaydederek, mezarlık alanının otlak olarak da kullanılabileceğini söyledi. Ölülerin, masrafları en aza indirgemek için önce Melbourne'da bir morga kaldırılacağı, ardından 12-15 kişilik grup tarafından mezarlığa taşınacağı kaydedildi...


. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Kardak, kriz yaratmaya devam ediyor

Kardak, Türkiye ve Yunanistan arasında kriz yaratmaya devam ediyor. Ben bu sorunun kolay kolay çözülebileceğini sanmıyorum. Ege Denizi'nde kime ait olduğu tartışmalı 150'den fazla ada varmış ve bu adaların 6 millik kara suları Ege Denizi'nin %6'sına karşılık geliyormuş. Yani iki taraf da (haklı veya haksız fark etmez) ada ve adacıklardan kolay kolay vazgeçmez... Bunun yanında bir de Yunanistan'ın haksız yere uygulamaya koymak istediği 12 mil uygulaması sorunu var. Bu uygulamayı Türkiye dahil hiçbir Karadeniz ülkesinin kabul edeceğini sanmıyorum. Bence sorunun tek çözüm yolu, ya Yunanistan'ın bu uygulamadan vazgeçmesi ya da Yunanistan'ın, Yunanistan tarafına yakın adalar için kara sularını en fazla 12 mil, Türkiye'ye yakın adalar için ise en fazla 6 mil'i olarak kabul etmesidir... Tabii Yunanistan'ın, hava sahasını da buna göre düzenlemesi gerekir. Şu an Yunanistan, kendi hava sahasını 10 mil olarak kabul ediyor. Yani herhangi bir ülkeye ait olan bir gemi, Yunan adalarının 8 mil yakınından hiçbir izin almadan geçebiliyorken, gemide bulunan helikopter Yunanistan'dan izin almadan havalanamıyor. Ne kadar saçma değil mi?.. Türkiye bu saçma uygulamayı kabul etmeyince de, "Türk uçakları hava sahamızı ihlal ediyor" diyerek, çeşitli yerlere Türkiye hakkında şikayetlerde bulunuyorlar. Dahası, savaş uçaklarıyla silahsız uçan Türk uçaklarını taciz ediyorlar...

Tim Flach Photography

Tim Flach Photography
TimFlach.com... Adresini Limk'de gördüğüm sitede, Tim Flach'a ait 43 adet fotoğraf var...

Haka Dansı tartışması

Yeni Zelandalıların, Çanakkale Savaşları'nın yıl dönümünde Haka Dansı yapmalarına izin verilip verilmeyeceği günlerce tartışıldı. Bence bu dansı yapmamaları gerekiyordu. En azından bunu kendileri düşünmeliydi. Benim gerekçem müstehcenlik falan değil. Amacı meydan okuma olan bir savaş dansının (yani seyredince bu anlam çıkıyor) anma törenlerinde yapılması ne kadar doğrudur? Adamlar yüzyıl önce dünyanın bir ucundan kalkıp buraya savaşmaya ve işgale gelmişler, şimdi torunları karşımıza geçmiş Haka Dansı yapıyor. Bence biraz saygısızca bir davranış...

Bir de şöyle düşünün... Tamam, biz hoşgörü gösterip bu dansı yapmalarına izin veriyoruz. Peki aynı konuda başka devletler bize hoşgörü gösterir mi? Viyana'ya bir anıt dikilse, her yıl da on binlerce Türk Viyana'ya gitse ve kuşatmanın yıl dönümünü kutlasa bize ne derler? "Bu barbarlar hala aynı kafada" deyip bundan rahatsız olmazlar mı? Üzerine bir de Haka Dansı gibi bir şeyler yapsak... Bırakın rahatsız olmayı, buna izin verirler mi?..

Bakın, henüz içeriğini tam olarak bilemiyoruz ama bu da Anzakların yeni bir talebi...
Çanakkale Savaşları'nın 90'ıncı Yıldönümü törenlerine katılmak için Çanakkale'ye gelen Avusturalya Başbakanı John Howard ve Yeni Zelanda Başbakanı Helen Clark, Orman Bakanı Osman Pepe'ye iki büyük öneride bulundu. Clark ve Howard, Çanakkale'nin uluslararası bir statüye kavuşturulması, Tarih ve Doğa Parkı olarak Çanakkale'de savaşan 7 ülke tarafından ortak bir yönetimle yeniden ele alınmasını teklif etti. Teklif, Gelibolu Yarımadası'nın, savaşta büyük kayıplar veren Türkiye, İngiltere, Avusturalya, Yeni Zelanda, Fransa, Kanada ve Hindistan arasında oluşturulacak ortak bir Uluslararası Platform tarafından dönüşümlü olarak yönetilmesini öngörüyor. Projenin ikinci safhasını ise, bu ülkelerin en fazla kayıp verdiği bölgeleri kendi gelenek ve göreneklerine göre dizayn etmesi oluşturuyor...
Yani adamlar Gelibolu'nun yönetimininde söz sahibi olmak istiyorlarmış. Bu nasıl bir mantıktır?.. Hadi izin verdik diyelim... Peki, tarih boyunca Türklerin savaştığı yerlerin yönetiminde de Türklerin söz hakkı olabilecek mı? Aynı mantıkla bizim de Avusturya, Macaristan, Romanya, Mısır ve daha birçok ülkedeki bazı bölgeler üzerinde yönetim hakkı istememiz gerekmez mi? İstesek bile bu ülkeler talebimize olumlu yaklaşırlar mı?..

Dünya Televizyon İzlememe Haftası

25 Nisan - 1 Mayıs tarihleri arası Dünya Televizyon İzlememe Haftası'ymış. Tüketiciler Birliği, bu nedenle "Turn Off TV" adlı bir televizyon izlememe kampanyası başlatmış. Kampanya çerçevesinde, televizyonun kapalı olduğu saatlerde gerçekleştirilen etkinlikler kamuoyuyla paylaşılacakmış ve en ilginç örnek ödüllendirilecekmiş. Amaç, televizyonsuz yaşamın da eğlenceli olabileceğini kanıtlamakmış...

Bence televizyon o kadar da zararlı bir alet değil. Bu tip kampanyaların amacı televizyon seyrettirmemek yerine, vatandaşlara nasıl televizyon izlemeleri gerektiğini öğretmek olmalıdır. Yaşanan gelişmeleri ve haberleri bir gün gecikmeyle gazetelerden öğrenmek çok mu mantıklıdır?..

Bir dolandırıcılık hikayesi

Bir insan nasıl bu kadar saf olabilir? Birkaç yüz dolarlık bir şey alsa neyse de; insan, binlerce kilometre uzaktaki hiç görmediği bir evi, 800 bin dolar ödeyerek internet üzerinden satın alır mı?.. Ne diyebilirim, sadece paranın yetmediğini, biraz da aklın gerekli olduğunu gösteren güzel bir örnek...
Hindistan'da bir dolandırıcı, Başbakanlık resmi konutunu internet üzerinden Amerikalı bir işadamına 35 milyon rupiye (802 bin 600 dolara) sattı. Hindistan Times gazetesinin haberine göre, 'Yeni Delhi'nin göbeğinde haftanın yedi günü su ve elektriğe sahip, dev geniş konak' ilanıyla satılan eve, Amerikalı bir işadamı 802 bin 600 dolar ödedi. Bir süre sonra 'evin tapusunu' da alan talihsiz Amerikalı, evi teslim almak için Yeni Delhi'ye geldi. Ancak eline sadece dolandırıldığını öğrenmekten başka bir şey geçmedi. Hindistan gizli servisi şimdi dolandırıcıyı arıyor...


Suçluların anlamsız davranışları

Basit bir suçlu, yakalanınca niye televizyon kameralarından kaçar, yüzünü gizler veya işini yapan kameramana saldırır? Bu yaptığı hareketler seyircinin dikkatini daha çok çekmez mi? Hapisanede kalacağı süre düşünülürse, televizyon seyreden kaç kişi onun tipini aylar sonra hatırlayabilir ki?.. Suçlunun, bu tip hareketleri, başına gelen olayın akrabaları ve arkadaşları tarafından öğrenilmemesi için yapması da anlamsız. Aylarca hapisanede kalacak olan birinin başına gelen olay, günün birinde zaten anlaşılır...

Turkish Greek Relations

TurkishGreek.org... Türkiye'nin uluslararası ilişkilerini ilgilendiren temel sorunlardan biri durumundaki, Yunanistan'la olan uyuşmazlıklar konusu üzerine hazırlanmış olan siteyi okumasını tavsiye ediyorum. Bu araştırma sayesinde birçok anlaşmazlık hakkında fikir sahibi olabilirsiniz...

Haber7 ve İnternetHaber gibi sitelere yapılan yorumlar hakkında

Haber7 ve İnternetHaber gibi sitelerdeki haberlere yapılan bazı yorumlara sinir oluyorum. Bu siteler, Türklerden nefret eden, PKK sempatizanı, ayrılıkçı Kürtlerle ve dinini yaşayış biçimini herkese zorla kabul ettirmeye çalışan, alakasız konuları bile dine bağlayabilen, sürekli Atatürk'e ve laik Türkiye Cumhuriyeti'ne hakaret eden yobazlarla dolu... Hatta sitede bu ikisinin karışımı tipler bile var. Mesela Kürt güzellik yarışması afişindeki kızın, milliyetçi (kendi söylüyor) bir Türk kızı çıkması hakkındaki habere yorum yapan biri, "Kürt kızları soyunmaz, olsa olsa bu afişteki bir Türk'tür" diyerek, Kürt kızlarının Türklerden daha namuslu olduğundan ve böyle bir yarışmaya katılmayacaklarından falan bahsediyordu... Ne diyeyim, Türk milleti ve devleti bu tip zavallılarla uğraşıyor işte...

Lütfen adam gibi küfür edin!

Bilgin Gökberk, "Lütfen adam gibi küfür edin" başlıklı bugünkü yazısında, bir futbolcunun moralini bozarak oyundan düşürmek için sülalesine küfür etmektense, hata yaptığı pozisyonlardan ve kaçırdığı gollerden sonra, rakip seyircinin futbolcuya aptal diye bağırmasının daha etkili olacağını yazmış... Gökberk, yazısının bir bölümünde de (sanki kendi annesine küfür edilince sinirlenmeyecekmiş gibi) küfürden şikayet eden başkanları eleştirmiş...
Bizim başkanların "anama avradıma küfrediyorlar, ya da sülaleme" deyip ortaya çıkmaları yok mu. Aman be başkan sanki etseler ne olur, etmeseler ne olur. Ne onlar senin anana birşey yapabilirler, ne de sülalene... Belli ki dillerinde. O da çoğu kadınsız olduğu için. Ve... Biri bana, senin sülaleni bilmem napıcam dese. Nasıl yapacak? Biz sülalece yan yana dizileceğiz. O da gelip bizi teker teker mi yapacak. Ya bizim sülale onu yakalayıp tek tek yaparsa peki. Gülüyorsunuz değil mi. Ama bizim başkanlar ciddiye alıyorlar...


Run Lola Run

Bugün saat 22:00'da CNBC-e'de "Run Lola Run" adlı film var. Tekrar yayınlanacak olan filmi daha önce seyretmediyseniz sakın kaçırmayın. En azından değişik bir film seyretmiş olursunuz... Film, IMDB Top 250'de 129. sırada...

Everydaysketch

Everydaysketch... Adresini Blogger'daki linkler arasında gördüğüm blogda, Eugene Smith'e ait çizimler sergileniyor. Yeni bir blog olduğu için sitede fazla bir şey yok... Painterpeople adlı blogda da Mary Flack'a ait eserler var. Bu blogun içeriği, birkaç ay önce bahsettiğim A Painting A Day adlı bloga benziyor...

İthal malı Nostradamus'u bırak yerli malı Müştak Baba'ya bak

Murat Bardakçı, "İthal malı Nostradamus'u bırak yerli malı Müştak Baba'ya bak" başlıklı yazısında, bizim de bir kahinimiz olduğundan bahsediyordu. 1800'lü yıllarda yaşamış olan şair Müştak Baba'nın, şiir şeklinde yazdığı kehanetlerinde, Ankara'nın 1923'te başkent olacağı anlatılıyormuş...
Papa’nın ölümünden sonra, Türkiye’de bir Nostradamus modası başladı. Açık söyleyeyim: Nostradamus, zannedilenin aksine, gelecekle ilgili açık-seçik hiçbir şey yazmamıştır. Kehanet olduğuna inanılan şiirleri karmakarışık ifadelerle doludur ama bu ifadeler hiç durmadan yorumlanmış ve bu yorumlardan bir máná çıkartılmasına çalışılmıştır. Bizim ise, Nostradamus’a rahmet okuyacak derecede güçlü bir káhinimiz vardır: ‘Büyücülük’ yaptığı iddiasıyla 1830’larda idam edilen şair Müştak Baba... Temeli sayilara dayanan ve gelecegi ögrenmeye de yaradigina inanilan ‘Ebced’ ilminin üstadı olan Müştak Baba, şiirlerinde sıra sıra kehanetlerde bulunmuş, hatta öldürüleceğini bile yazmıştır! İşte, Müştak Baba’nın bir kehaneti: Şairin, Ankara’nın 1923’te başkent olacagini tam 100 sene öncesinden söylemesinin belgesi...


Anadolu Efsaneleri

Geçenlerde Akşam gazetesinde "Anadolu Efsaneleri" adlı bir yazı dizisi vardı. Akşam'ın Yurt Haberleri ekibi, Edirne'den Kars'a, Karadeniz'den Akdeniz'e, asırlardır Anadolu insanının, kendisinden bir şeyler katarak anlatageldiği yüzlerce efsaneden bir kısmını bizim için derlemiş. İlginç bir yazı dizisi olduğunu söyleyebilirim...

35 doları ver, roman kahramanı ol

Milliyet'in internet sitesinde, "35 doları ver, roman kahramanı ol" başlıklı bir haber vardı... Haberde anlatılan uygulama hoşuma gitti. Adamlar ilginin nasıl çekileceğini iyi biliyorlar...
Hırvatistan'da bir yayınevi, isteyen herkesi düşük bir ücret karşılığında, yayımlamayı planladığı romanın kahramanlarından biri yapmayı önerdi. AGM yayınevi, gelecek ay yayımlanacak "Anavatan Yanıyor: Steve ve Samolua Hırvatistan'da" adlı romanın kahramanı olmak isteyenlerin adlarının, 200-500 kuna (35-87 ABD doları) arası bir ücretle, romanın kahramanlarına verileceğini bildirdi. Kahramanlar arasında Makedonya'nın Hırvatistan Büyükelçisi veya Hırvatistan Savunma Bakanı ya da bir cinayetin tanığı gibi birçok karakter yer alacak. Genç Hırvat yazarlar Zoran Lazic ve Tonci Kozul'un yazdığı romanda iki Amerikalı dedektif, Hırvatistan'daki orman yangınlarını araştırıyor. Casus romanı kategorisindeki roman bol kahkahalı bir mizah tarzında...


Gözlük alma macerası

Gözlük almak da ne kadar zormuş. Annemin gözlük numarasını ancak 3 günde öğrenebildik... Bir göz doktorunun söylediği numara, bir başkasının söylediğini tutmuyor. İkisi de gözü bilgisayarla kontrol ediyor ama biri iki gözünde aynı derecede bozuk olduğunu, öteki ise bozukluğun 2'ye 2,5 olduğunu söylüyor. Dahası da var. Bilgisayar 2 - 2,5'tan fazla gösteriyor ama doktor bilgisayarın (artık nasıl bir bilgisayarsa) hep fazla gösterdiğini söylüyor... Neyse, en sonunda ne olması gerektiğine karar verdiler ve gözlüğü yaptırmaya gittik ama aksilikler bitmedi. Bu sefer de gözlüğün odak ayarını tam yapamayan bir gözlükçüye denk geldik...

QuickHoney Illustrations

QuickHoney.com
QuickHoney.com... Peter Stemmler ve Nana Rausch'a ait olan site, özellikle vektörel illüstrasyonlardan hoşlananların ilgisini çekecektir. Sitedeki "vector" adlı bölümde yüzlerce illüstrasyon mevcut. Ayrıca "pixel" ve "photo" adlı bölümlerde de yüzlerce çalışma bulabilirsiniz... Küçük bir de hatırlatma: Sitedeki bazı bölümler ve bazı çalışmalar yetişkinler için...

Kitap toplama kampanyası

TNT ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin birkaç senedir düzenlediği kitap toplama kampanyası bu sene de düzenleniyormuş...
TNT Express firması, kitap toplama kampanyasını başlattı. Kitap bağışlamak isteyenler, 444 0 868 no'lu telefona başvuruyorlar ve TNT kuryeleri gelip, bağışlamak istediğiniz kitapları evinizden veya işyerinizden alıyor. Kitaplar, daha sonra Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nce belirlenen Anadolu okullarına gönderiliyor... Uyaralım: Çocuklar, işe yaramayan kitapları değil, kendilerini ilgilendiren klasikleri, çocuk hikâye ve romanlarını, üniversite ve lise hazırlık kitaplarını bekliyormuş...
İşe yarayıp yaramadığını bilmiyorum ama geçen sene, çocukluğumdan beri evin bir köşesinde duran ve işime yaramayan çocuk dergilerini ve resimli hikaye kiraplarını yeni açılan bir okulun kütüphanesine vermiştim... Yani bu kampanyaya bir şey kalmadı...

Ayrıca bir şey daha var... Güzel bir iş yaptıklarını kabul ediyorum ama bu tip yardım derneklerinin, para yardımı yaptıkları çocukları ve ailelerini yeterince araştırmadıklarını düşünüyorum. Bazı öğrenciler, ihtiyaçları olmamasına rağmen birçok yerden burs alıyorlar ve ellerine ayda milyara yakın para geçiyor... Mesela tanıdığım biri, kendini fakir göstererek aldığı burslarla arabasının benzin parasını karşılıyordu. Bazı öğrenciler de depremde hasar görmeyen evleri için tanıdık muhtarlardan "evi hasarlı" diye bir belge alarak okuldan ve bazı kurumlardan burs alıyorlardı...

İranda yaşayan Azeri Türkleri

Geçen günlerde yapılan bir yorumdan öğrendim. İranda yaşayan Azeri Türkleri kendi ana dillerini özgürce konuşmak istiyorlarmış ve internette bir imza kampanyası başlatmışlar. Katkıda bulunmak isteyenler, şu sayfadan ulaşabilecekleri formu doldursunlar... Bu arada, doğru mu yoksa değil mi bilmiyorum ama yazıda, İran'da yaşayan Azerilerin sayısının Farsça konuşan İranlılardan fazla olduğu da belirtilmiş...

Anlatımsız Şampiyonlar Ligi maçları

Hotbird adlı uyduda CFI Pro adlı bir kanal var. Normalde yayın olmayan, sadece CFI paketinin reklamının yapıldığı kanalda, Şampiyonlar Ligi maçları anlatımsız olarak yayınlanıyor. Kulağınıza sadece seyircilerin ve futbolcuların sesleri geliyor... Bir süre sonra sıkıcı hale gelse bile değişik bir şekilde maç seyretmek isteyenlere tavsiye ederim...

Noah Grey Photography

Noah Grey Photography
Noah Grey Photography... Sitede, iyi kalitede yüzlerce fotoğraf var. Wildlife ve Flowers/Plants adlı bölümlerdeki bazı renkli fotoğrafları beğendiğimi söyleyebilirim...

Fırtına bulutu fotoğrafları

Geçen hafta, adresini Deeper&Faster'da gördüğüm bir forumda, kime ait olduğunu bulamadığım on bir adet fırtına bulutu fotoğrafına rastladım ve fotoğrafları Not Defteri'ne koydum... Etkileyici olduklarını söyleyebilirim...

İşte ekranların uyarı sembolleri

Milliyet'te, "İşte ekranların uyarı sembolleri" başlıklı bir haber vardı...
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), çocuk ve gençlerin yayınların zararlı içeriğinden korunması için Hollanda'da uygulanan 'Koruyucu Sembol Sistemi'nin Türkiye'ye uyarlanmasına karar verdi. Siyah-beyaz renklerde, ekran kenarlarında logo şeklinde görülecek işaretler aileleri cinsellik, şiddet/korku ve olumsuz davranışlara (cinsiyet ve ırk ayrımcılığı, sigara, alkol ve bağımlılık yapan maddelerin kullanımı ve kötü dil kullanımı) karşı uyaracak. Semboller, yayınları 7, 13 ve 18 yaşa göre gruplandıracak. 'Akıllı İşaretler'in yayını, haziranda başlayacak...
Sanırım bizimkiler ve Hollandalılar işi biraz abartmış. Hadi on üç ve on sekiz yaş üzeri işaretlerini anladık da yedi yaş üzerine ne gerek var? Eğer bir kanal bu işaretleri kullanmaya başlarsa, bütün haber bültenlerine, programlara, dizilere ve filmlere yedi yaş üzeri işaretini koyması gerekir. Şiddet veya cinsellik içermeyen program ve film kaldı mı? Ayrıca altı yaşındakilerin seyredemeyeceği ama sekiz yaşındakilerin seyredebileceği şey nedir?.. Neyse... Zorunlu olmayan, güzel bir uygulama olduğunu söyleyebilirim. Bu arada, bir yıl kadar önce yabancı televizyonlardaki benzer uygulamalardan bahsetmiştim...

Balkondan halı bir silken kadın

Alt katlarda oturanları hiçe sayarak balkonundan halı silken tiplere sinir oluyorum. Üst kata yeni taşınan sinir kadın dün bütün gün halı silkti. Pisliğini alt kat balkonlarına ve camlarına atan kadın sonra da bu halıları süpürdü... İşin ilginç yanı, milleti rahatsız eden ve laftan anlamayan bu çirkef kadın kapalı ve herkese dini konularda akıl veriyor. Mesela geçenlerde kapıdan çıkarken şöyle bir şey duydum. Binanın hemen girişinde oğluyla karşılaşan bu kadın, oğlunun "anne nereden" diye sorması üzerine "falancadan geliyorum, Allah'ın izniyle eve gidiyorum oğlum, Allah'ın izniyle" diye bir cevap verdi... Madem her lafına Allah'la başlıyorsun, biraz da başkalarını düşün ve sadece kendine Müslüman olma. Millet, senin saçını, kılını, pisliğini çekmek zorunda mı?.. Ne biçim insanlar var ya...

Türkiye, Rusya'daki bir şehrin enflasyon sepetinde

Aylık enflasyon hesabında kullanılan bir sepet vardır ve bu sepette halkın çok kullandığı ve ihtiyacı olan ürünler bulunur... Suat Taşpınar'ın birkaç gün önceki yazısından, Rusya'daki bir şehrin enflasyon sepetinde "Türkiye'de bir hafta tatilin fiyatı" diye bir maddenin de olduğunu öğrendim... Dış ticaret açığının bir bölümünü turizm gelirleriyle kapatmaya çalıştığımız bir zamanda, Ruslara görgüsüz diyerek Türk turizmine zarar veren şakacı zihniyetli Turizm Bakanımızın, söylediklerine biraz daha dikkat etmesi gerekir...

Kırk bir kere maşallah

Televizyonda şöyle bir diyaloğa rastladım... Küçük bir çocuğa bir şey için "kırk bir kere maşallah de" deniliyor. Söz dinleyen çocuk da demeye başlıyor: "Maşallah, maşallah, maşallah, maşallah, maşallah, maşallah...". :)

Kaybolmayan gözlük!

Milliyet'te ilginç bir habere rastladım... Gözlüklerinin sürekli burnundan kayıp düşmesinden ya da kaybolmasından şikayetçi olan Amerikalı genç bir sanatçı kaybolmayan gözlük icat etmiş. Dallas'ta yaşayan 22 yaşındaki James Sooy, burun kemiğinin alnıyla birleştiği bölgede etinin içinden 2.5 santimetrelik metal bir çubuk geçirerek, gözlük camlarını bu çubuğun iki ucuna sabitlemiş. Hiçbir sarsıntıdan etkilenmediği için düşmeyen gözlük, istendiği takdirde birleşme yerlerinden basit bir tornavida yardımıyla çıkarılabiliyormuş... Bu tip bir gözlükle ilgileniyorsanız, daha fazla bilgiyi PiercedGlasses.com adresli sitedeki FAQ bölümünde bulabilirsiniz...

Yeni bir vergimiz oluyor

Müjde! Yeni bir vergimiz oluyormuş... Cep telefonlarından alınan deprem vergisini kalıcı hale getirip özel iletişim vergisi adıyla vatandaşa yutturan(!) hükümetimiz, cep telefonu abonelerinden çevre vergisi adıyla her ay 1 lira daha almayı düşünüyormuş... Ne diyebilirim, kaynak yaratmayı gerçekten iyi biliyorlar. Kimse böyle bir yol düşünemezdi(!)...
Özel iletişim vergisi ve eğitime katkı payından mustarip olan cep telefonu abonelerine bir de çevre vergisi geliyor. Cep telefonu aboneleri her ay 1 YTL çevre vergisi ödeyecek. Uçakla seyahat edenler de çevre vergisinden nasibini alacak. TBMM Çevre Komisyonu, 1995'te hazırlanan ve Çevre Yasası'nda değişiklik yapan yasa tasarısını kabul etti. Tasarı, çevre kirliliğinin önlenmesi, çevrenin iyileştirilmesi ve çevre ile ilgili yatırımların desteklenmesi amacıyla çeşitli kaynaklardan kesinti yapılmasını düzenliyor.


Adınızı Google'da aradınız mı hiç?

Dolandırıcılık yaptığı iddiasıyla gazetelere haber olan kişiler veya şirketler bu suçlardan aklansalar bile, yapılan haberler şirketin veya kişinin peşini bırakmıyormuş. İnternette o şirketin veya kişinin ismini aratınca sürekli dolandırıcılık haberleri çıkıyormuş. Bu tip haberlere maruz kalanlar, bazen haber sitelerinin arşivlerindeki doğru olmayan haberlerin silinmesini isteyebiliyorlarmış... Serdar Kuzuloğlu da yazısında işte bu soruna değinmiş ve haber arşivlerinin değiştirilmemesi gerektiğini savunmuş... Aslında bu kişilerin haklı olduğunu kabul etmek gerekiyor. İnternette yapılan bir arama sonucunda kimse kendi isminin dolandırıcılık haberleriyle çıkmasını istemez. Hele hele adı geçen şirket veya kişi suçsuzsa, o haberlerin orada durması haksızlık olur ve birçok kişinin geleceğini etkiler... Bence bu sorunun, iki tarafı da memnun edebilecek basit bir çözüm yolu olabilir. Eğer bu kişiler suçsuz bulunmuşlarsa, eski haberlerin altında bu belirtilebilir. En azından haberin vereceği zarar en aza inmiş olur...

Cami yaptırma yarışı

Nasıl bir inatlaşmadır bu? Allah akıl fikir versin...
Artık iç içe geçmiş olan Müfettişler Köyü ile Mumcuoğlu Köyü arasındaki inatlaşma, cami yaptırma yarışına döndü. 1965'te, tek cami Müfettişler Köyü'ndeydi. Mumcuoğlu'nda oturan biri, camiye gittiğinde bir arkadaşına kızınca, kendi köyüne cami yaptırmaya karar verdi. Köylüler bir araya gelerek Mumcuoğlu Köyü'ne yeni cami yaptırdı. Bunun üzerine iş yarışa döndü. 'Bizim camimiz daha güzel, daha büyük' diye süren yarış sonunda iki köye 50'şer metre arayla altı cami yapıldı. Toplam 700 nüfuslu iki köyün altı camisine karşılık sadece bir tane ilköğretim okulu var.


Mozilla Firefox'ta resim kaydetme işlemi

Biliyorsunuz, Internet Explorer'da bir resim kaydederken hiç beklemiyoruz. Yani Explorer açık olan resmi hemen kaydediyor... Peki Mozilla Firefox'ta kaydetme işlemi neden bu şekilde olmuyor? Firefox'ta, açık olan bir resmi kaydetmek istediğimizde, resim siteden tekrar indiriliyor. Bu işlem düşük boyutlu resimlerde sorun olmuyor ama 500 KB gibi büyük boyutlularda insanı sinir ediyor. Düşünün, açtığınız bir sayfada 200 KB'lık 10 resim var ve siz bunları kaydetmek istiyorsunuz ama bilgisayar kaydederken bütün resimleri siteden tekrar indiriyor... Bu olay herkeste aynı değil mi? Yoksa sorun, "cache" boyutuyla, Firefox'u "varsayılan tarayıcı" olarak seçmemiş olmamla ya da başka bir ayarla mı alakalı?..

Kamen Studio

KamenStudio.com
KamenStudio.com... Sitedeki galeri bölümünde, Matteo De Longis'e ait 44 adet illüstrasyon mevcut. Çizimleri beğendiğimi söyleyebilirim, mutlaka ziyaret edin... Bu arada, sitedeki bazı eserler yetişkinler için...

Emre Belözoğlu'nun Galatasaray'a transferi

Galatasaray Emre Belözoğlu'nu Inter'den geri almak istiyormuş... Sanırım Emre'nin sözleşmesi sezon sonunda bitmiyor. Yani Galatasaray'ın, bu futbolcuyu ya bir miktar para vererek kiralaması ya da bonservis ücretini ödeyip satın alması gerekecek. Sizi bilmiyorum ama bence bu tam bir enayilik. Önce kendi yetiştirdiğin futbolcuyu enayilik yapıp Inter'e bedavaya kaptıracaksın sonra da ikinci bir enayilik yapıp milyon dolarlar vererek geri alacaksın... Bonservis ücreti ödenmeyecekse alalım ama ödenecekse boş verin, alabiliyorsa Fenerbahçe alsın...

Okuma bilmeyen ilkokul mezunları

İngiltere'de ilkokulu bitiren her beş çocuktan birinin okuma bilmediği, buna rağmen ortaokula gitmelerine izin verildiği açıklanmış...
Avam Kamarası Eğitim Komisyonu üyeleri tarafından yapılan araştırma sonucunda hazırlanan raporda, ilkokulu bitiren 11 yaş grubunun başarısızlığının tümüyle sistemin başarısızılığı olarak kabul edilmesi ve önlem alınması gerektiği bildirildi. Komisyon raporunda açıklanan rakamın kabul edilemeyecek kadar yüksek olduğu ve yılda 12 bin "okuma bilmeyen" ilkokul mezununun ortaya çıkarıldığı kaydedildi. Açıklanan rakamlar, eğitimi önem sırasına göre politikalarının en başına yerleştiren İşçi Partisi için seçim öncesinde alınmış yeni bir darbe olarak yorumlanıyor...
Türkiye'deki durumun bu kadar vahim olduğunu sanmıyorum ama bizde de benzer sorunlar var. Bırakın ortaokulu, annem, lisede tahtaya kaldırdığı bazı çocukların dört işlemi yapamadığını ve tahtada yazanları okuyamadığını söylüyordu. Bunlardan bazıları sınav kağıdına kendi ismini bile doğru olarak yazamıyormuş... Çok alakası yok ama aklıma başka bir şey daha geldi. Lisede Milli Güvenlik (tam hatırlayamıyorum ama sanırım adı böyleydi) dersine giren subay, daha önce görev yaptığı Güney Doğu'daki bir okulun durumundan bahsetmişti. Adam, sınav yapacağı günlerde öğrencilerine boş bir dosya kağıdının yanında birer de kalem getiriyormuş. Düşünün, bir kalem alacak kadar parası bile olmayan insanlardan ne beklenebilir ki?..

The Freecycle Network

FreeCycle.org adresli bir siteye rastladım. Freecycle, elinde kullanmadığı eşyalar olanlar ile, o eşyalara sahip olmak isteyenleri, tamamen ücretsiz olarak e-posta yolu ile birleştirmeye ve geri dönüşümü arttırmaya çalışan, uluslararası bir projeymiş. Temel kural sitede, üyeler tarafından sunulan veya aranan her eşyanın ücretsiz olmasıymış. Sitede, İstanbul'da yaşayanlara yönelik Freecycle İstanbul adlı bir bölüm de var ama çok aktif bir bölüm olduğunu söyleyemem...

Google Maps

Milliyet'in internet sitesinde, Google Maps hakkında bir haber vardı...
İnternet'in en bilinen arama motoru durumundaki Google'un, haritada aranan yer ya da binanın en ince ayrıntılarına kadar uydu görüntülerini veren yeni bir hizmet başlatması tartışmalara yol açtı. Pazartesi akşamından beri http://maps.google.com adresinde servise konan uydu görüntülerinin hem güvenlik çevreleri hem de mahremiyete önem veren çevrelerde eleştirilere yol açtığı kaydediliyor...
Ben aynı görüşte değilim. Biraz önce New York'a ait haritadan, yine New York'a ait uydu görüntülerinin olduğu sayfaya geçtim ama öyle korkulacak veya eleştirilecek bir şey göremedim. 6 ila 12 aylık olduğu söylenen görüntülerdeki arabalar bile zor seçiliyor... Bu arada, uydu görüntü servisini beğendiğimi de söyleyebilirim. Amerika'ya gitmiş kadar oluyorsunuz... :)

Mutlu sonla biten filmler

Neden filmlerin neredeyse tamamı mutlu sonla bitiyor? Ben artık bundan sıkılmaya başladım. Hele hele macera türündeki filmleri artık hiç çekemiyorum. Baş rollerde oynayan oyuncuların başına ne gelirse gelsin, filmin sonuna kadar hayatta kalacaklarını zaten biliyorum. Bu yüzden heyecan duyulması gereken sahnelerden zevk alamıyorum. Adamın kafasına silah dayanmış olsa bile bir yolunu bulup kurtulacağını tahmin edebiliyorum... En sinir olduğum olay ise kötü adamların, kafasına silah dayadığı kişiye bütün planlarını anlatması, daha sonra da adamın o durumdan kurtulması... Ayrıca Türkçe'ye mi böyle çeviriyorlar bilmiyorum ama bir saçmalık daha var. Bir adam, elindeki silahla ateş ederek birini kovalıyorken neden dur kaçma diye bağırır? Kaçan adam duracak kadar enayi midir?.. Bir de zamanda ileri geri gitme durumları var. Nedense zaman yolculuğu konulu bütün filmlerin senaryolarında büyük açıklar oluyor. Neyse, sanırım bu konu hakkında önceleri de bir şeyler yazmıştım...

Dünya rekoru büyürsen, PKK canlandırılır!

Geçenlerde Fatih Altaylı "Dünya rekoru büyürsen, PKK canlandırılır" başlıklı bir yazı yazmıştı... Bence de durum öyle. İçimizde kışkırtılmaya hazır bekleyen onlarca grup olduğu düşünülürse, Türkiye'nin önünü kesmenin çok kolay olduğu anlaşılır...

Bu arada birçok işimizin de pamuk ipliğine bağlı olduğunu düşünüyorum. Özellikle de Avrupa Birliği hedefinin. Düşünün, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girip girmeyeceğini bir referandumun sonucu belirleyecek. Referandumun yapılacağı zaman diliminde her şeyin Türkiye'nin lehine olduğunu kabul edelim. Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmesini istemeyen gruplar üç - beş kıro kiralayıp onlarca Fransız turiste tecavüz ettirtip öldürtse, üzerine de zaten pusuda bekleyen Avrupalı medya Türkiye alehine yayınlara başlasa, Türkiye'ye "evet" oyu çıkar mı? Sakın "amma da saçmaladın" demeyin, zamanında turistik bölgelerde patlatılan bombaları ve yakılan ormanları düşünün. Türkiye basit bir oyunla bile hedefinden uzaklaştırılabilir...

Blink O Rama

Blink O Rama... Televizyonda konuşan insanların gözlerini kırptığı andaki görüntülerinin olduğu bir blog. Bu sitenin adresini orjinal fikirlerin nasıl tuttuğunu göstermek için yazıyorum. Şu anda site sayacının değeri 360 binin üzerinde...

Mark Tucker

MarkTucker.com
MarkTucker.com... Sitede, Mark Tucker tarafından çekilmiş olan 500'e yakın fotoğraf bulunuyor. Berlin adlı bölümde, TurkishFestival ve TurkisFlag isimli iki fotoğrafa rastladım...

Tricks of the Trade

Tricks of the Trade adlı bir bloga rastladım. Sayfanın en altında bulunan form aracılığıyla ziyaretçilerin de katkıda bulunabildiği blogun konusu, adından da anlaşılabileceği gibi meslek sırları... Basit bir örnek:
When giving a customer their change, first place the coins in their hand, then the bills and receipt over them. This way, the coins will not slide off the bills, fall on the floor, annoy the customer, and hold up your line while the customer picks up the coins...


Sokak ortasında doğuran papa

Murat Bardakçı, Hürriyet'teki köşesinde bu hafta, sokak ortasında doğuran ve doğurduğu yerde taşlanarak öldürülen Papa'dan bahsetmiş. İlginç bir yazı olduğunu söyleyebilirim...
Papa İkinci Jean Paul, dün gece Vatikan’ın resmi açıklamasındaki ifadeye göre, İsa’nın açtığı kapıdan içeri girdi. Vatikan’da şimdi Papa’nın o kapıdan içeri girmesinden sonra yeni Papa’nın seçilmesi için günler boyu devam edecek olan yoğun bir koşuşturma yaşanacak. Derken, kardinallerin en yaşlısı yeni Papa’nın ayıptır söylemesi, testislerini muayene edecek ve Latince ‘Duo testis bene benedata!’ yani ‘İki adet testisi var, uygundur!’ diye müjde verip yeni ruhani liderin ‘erkekliğini’ ilan edecek... Bu adet taaa 9. asırdan buyana sessiz-sadasız uygulanıyor ve uygulanmasının sebebi de 853 yılında Joan adında bir kadını erkek zannederek Papa seçen ve Joan’ın ayin sırasında doğuruvermesiyle allak bullak olan Vatikan’ın yeni Papa’nın ‘erkekliği’ konusunda kendisini garantiye almak istemesi...


Fenerbahçe, maçları şansıyla kazanıyor

Bazı Fenerliler kızacak ama Fenerbahçe'nin, maçlarını şansıyla kazandığını düşünüyorum. Hiç kimse bana Fenerbahçe'nin maçları iyi oynayarak veya oynadığı taktik sayesinde kazandığını kabul ettiremez... Fenerbahçe'nin sezon boyunca kazandığı maçlarda hangi dakikalarda gol attığına bir bakın. Kaç maçı uzatmalarda, kaç maçı da son 5 dakikada attığı gollerle kazandığını hesaplayın. Tam sayıyı bilmiyorum ama 10 civarında olması gerekiyor... Bunun tersi olarak Galatasaray'ın puan kaybettiği maçlarda hangi dakikalarda gol yediğine bakın. Hatırladığım kadarıyla yediğimiz gollerin çoğunluğu son dakikalarda... Şimdi kimse Fenerbahçe'nin kondisyonu var falan demesin. Son dakikalarda atılan gollerin çoğunluğu, oyuncuların bireysel yeteneklerini kullanması sonucu veya karambole oldu. Bu sonuçlar taktik veya kondisyon ile açıklanamaz... Sadece şans diyorum...

Amerika Bizimdir!

Birkaç gündür "Amerika Bizimdir" adlı kitaptan bahsediliyor. Uzaylıların yardımıyla Türkiye'nin ABD'yi işgalini anlatan kitap aracılığıyla, ABD'nin Türkiye'yi işgalini anlatan "Metal Fırtına" adlı kitaptaki senaryolara karşılık veriliyor...
Amerika'nın Türkiye'yi işgalini anlatan "Metal Fırtına" isimli kitaba, 'Bıyıklı Kasırga' kitabıyla karşılık veriliyor. Piyasaya çıkmaya hazırlanan "Amerika Bizimdir" adlı politik bilim-kurgu kitap, "Kod adı Viyana 3" isimli operasyonla ABD'yi nasıl ele geçirdiğimizi anlatıyor. Türkler'in Washington'da nasıl tarih yazdığını, kırmızı-beyaza boyanmış Beyaz Saray'daki Türk başkanın icraatlarını ironik bir dille anlatan kitapta, Oval Ofis'teki çiğköfte partilerine, pos bıyıklı özgürlük heykeline, CNN'deki kaynana yarışmalarına, Müslüm Gürses ve Sting'in aynı anda sahne aldığı jiletli konserlere ve kokoreci teşvik kanunlarına yer veriliyor. Erdoğan Ekmekçi ile Adem Özyol'un kaleme aldığı ve Akis Kitap tarafından hafta sonunda piyasaya sunulacak olan kitap bir politik bilim-kurgu romanı...
Bu ilginç yazının devamını şu sayfadan okuyabilirsiniz... Bu arada, internette ve gazetelerde kitap hakkında yapılan yorumları okuduktan sonra bir şeyi merak ediyorum. Niye bu kitap ciddiye alınıyor ve daha basılmadan eleştiriliyor? Kitabın konusunda ne var ki? Eğlencelik ve para kazanmaya yönelik bir kitap olduğu zaten belli...

Macaristan'da Hun azınlığın varlığı

Mine Kırkkanat, AFP kaynaklı bir habere dayanarak Radikal'deki yazısında, bazı Macar vatandaşlarının Hunları ataları olarak kabul ettiğini yazmış... Sanırım birkaç ay önce Türkçe ve Macarca'daki ortak sözcüklerin listelendiği bir sayfadan da bahsetmiştim. Tabi oradaki kelimelerin çoğu Osmanlı döneminde Macarca'ya geçmiştir...
Atilla çocukları, Hun dölü olduklarını 1500 yıl sonra nihayet idrak etmiş ve kültürel kimliklerinin peşine düşmüş vaziyetteler. Atalarının Mağyar değil, Türk-Moğol karışımı Orta Asya kökünden olduğunu iddia eden Macar yurttaşları, 2400 imzalı bir dilekçeyle ülke makamlarına başvurup kendilerine Hun denilmesini ve 'azınlık' statüsü verilmesini istediler. Dilekçeleri kabul edildi ve işleme konuldu. Macar parlamentosu nisan ayı ortalarında toplanıp, Macaristan'da bir Hun azınlığın varlığını kabul ya da reddedecek...


Yükselen milliyetçilik

Son zamanlarda, özellikle de bayrak gösterilerinden sonra (sol veya sağ fark etmez) vatanını seven ve milliyetçi insanlara bazı yazarlar tarafından faşist ve ırkçı damgası vuruluyor. Neymiş, bu gösteriler aslında yapılmamalıymış, milliyetçilik gitgide artıyormuş falan filan... Tamam, bazı şeylerin abartıldığını kabul ediyorum ama bir şeyi merak ediyorum. Bildiğiniz gibi bu ülkede, düşünce özgürlüğünden faydalanıp Kürtçülük ve bölücülük yapmak ya da din özgürlüğünden yararlanıp şeriat istemek veya misyonerlik yapmak serbest ve bunlar bazıları tarafından çeşitlilik olarak görülüyor. Bunlar serbestken milliyetçilik yapmak niye kötü bir şeymiş gibi gösterilmek isteniyor?.. Şu haberi bir okuyun. Kıbrıs Rum Kesimi lideri (eski EOKA'lı) Tasos Papadopulos, 108 EOKA militanının ailesine madalya ve onur belgesi vererek, bu kişilerin ve örgütün bağımsızlık mücadelesinin kahramanları olduğunu söylemiş. Sanırım herkes EOKA'nın ne olduğunu biliyordur. Anlayacağınız Yunanlılar da, Ermeniler de, Kürtler de bizden daha milliyetçi. Kendi içimizdekilerden korkacağımıza bize asıl zararı verebilecek olanlarla uğraşalım... Her ülkede bir milliyetçi kesim olduğunu ve olması gerektiğini, olmazsa dengelerin bozulacağını unutmayalım...

Tomer ve Asaf Hanuka

Tomer & Asaf Hanuka
THanuka.com... Sitede, Tomer Hanuka'ya ait 80'e yakın illüstrasyon ve çizim mevcut... AsafHanuka.com adresli sitede de Asaf Hanuka'nın çalışmaları var... İlk sitedeki illüstrasyonların daha güzel olduğunu söyleyebilirim...

BookCrossing

Milliyet Cumartesi'de ilginç bir siteden bahsediliyordu. BookCrossing.com adresli site sayesinde kitaplar artık okunmakla kalmıyormuş; define avı benzeri bir oyununda parçası oluyormuş. Oyun, okunan kitapların topluma kazandırılması esasına dayanıyormuş. Okuduğunuz bir kitabı siteye kaydettikten sonra ya bir başkasına vermeniz ya da bulunması için bir yerlere bırakmanız gerekiyormuş. Kitabı bulan da siteye girerek kitabın o anki yerini, durumunu kaydediyormuş ve oyun böylece sürüp gidiyormuş... Sitenin 550'den fazla Türk üyesi varmış...

Çanakkale İçinde Yanlışlar Geçidi

Zaman gazetesinin internet sitesinde, "Çanakkale İçinde Yanlışlar Geçidi" başlıklı bir yazıya rastladım. Başlıktan da anlaşılabileceği gibi yazıda, tarih kitaplarındaki ve Çanakkale Savaşları'nda ölen askerlerin anısına dikilen anıtlardaki yanlışlıklardan bahsedilmiş. Yazıda görüşlerine başvurulan bir uzman, savaşan tarafların çatışma esnasında birbirlerine gösterdiği dostluk gösterilerinin abartıldığını da söylüyor. Mesela çıkartma esnasında Türklere karşı zehirli gazlar kullanılmış...
Yılmazer’in öncelikle vurguladığı konu savaşan tarafların çatışma esnasında birbirlerine gösterdiği dostluk gösterilerinin abartılması. Anzak cephesindeki siperlerin birbirlerine çok yakın olmasından dolayı askerlerin birbirlerine çikolata ve sigara attıklarını teyit etse de, bu durumun Çanakkale Savaşı’nın dünya tarihinin en kanlı savaşlarından biri olduğu gerçeğini gölgeleyemeyeceğini söylüyor Yılmazer: “Şu an Avustralyalı ve Yeni Zelandalılar ile tabii ki dostuz. Ancak bahsi geçen yıllar, savaş zamanı. İngilizler yaralı taşıyan gemileri batırdı, hastanelerimiz bombalandı. Osmanlı Sağlık Bakanlığı da defalarca İsviçre’deki Kızılhaç’a müttefiklerin savaş kurallarını ihlal ettiği şeklinde başvurularda bulundu.” diyor. Nitekim Osmanlı 5. Ordusu’nun komutanı Liman von Sanders de anılarında İngilizlerin sivil yerleşim yerlerini bombaladığından bahsediyor...


Yapılmış En Aptalca Dalgınlık

EkşiSözlük'te, "Yapılmış En Aptalca Dalgınlık" başlıklı bir konu var. Bu sabah televizyon karşısında çay içerken oraya yazılabilecek bir şey yaptım. Kupanın dibindeki çayı halıya döktüm. İşin garip tarafı, çayı döktüğümü ters tutuğum kupayı mutfağa götürdüğümde fark ettim. Kupayı niye ters tuttuğumu sormayın. Ben de bilmiyorum...

Temel Reis'in ağzındaki pipo

Ispanak yediği için Temel Reis'in çocuklara örnek olduğunu söylenir. Ama nedense, Temel Reis'in ağzındaki pipo hep gözden kaçar. Belki çocuklar, Temel Reis'in bazen jet motoru olarak kullandığı piposuna da özeniyordur... Bu arada, Popeye yerine Temel Reis, Lucky Luke yerine de Red Kit ismini kimlerin bulduğunu merak ediyorum. Temel Reis neyse de, neden Red Kit? Bilen var mı?..

Belediyeler artık verici sahibi olamayacakmış

Geçenlerde bir gazetede okumuştum. Belediyelerin televizyon yayını yapmasını engelleyen bir kanun çıkmış. Tam hatırlayamıyorum ama sanırım kanuna göre belediyeler artık verici sahibi olamayacakmış. Yani kanallar kendi vericilerini kullanmak zorundaymış... Bu kanun doğrultusunda yaşanan bir gelişme olup olmadığını bilmiyorum ama bulunduğum şehirde normal antenle aldığımız kanal sayısı dörde düştü... Bu kanunun kimlerin işine yarayacağı belli. Uydu sistemi veya DigiTurk satanların satışları artacak gibi görünüyor. Eğer evinizde birden fazla televizyon varsa ve birçok kişide olduğu gibi bunlardan sadece bir tanesinde uydu alıcısı mevcutsa, yani diğerleri için normal anten kullanıyorsanız, hepsine birer uydu alıcısı almanız gerekecek... Yani yine olan vatandaşa olacak... Bu arada, bu kanun İstanbul gibi büyük şehirleri etkilemez. Çok seyredilen kanallar, büyük şehirlerde kendi vericileriyle de yayın yapıyorlar...

Kürkleri için öldürülen foklar

Şu rezilliğe bakın. Bir günde, kürkleri için 15 bin fok öldürülmüş. Sezon sonunda da öldürülen fok sayısı 320 bini bulacakmış. Belki haberlerde, fokların kafasına çivili sopalarla vuran adamları görmüşsünüzdür. İğrenç...

Açık eksiltme usulü

Almanya'da bir internet sitesi, birkaç aydır açık artırma yöntemini tersine işleterek, "açık eksiltme usulüyle" iş öneriyormuş. "Jobdumping.de" adresli sitede başvurulan yöntem şöyle işliyormuş: İşveren verebileceği azami ücreti belirtiyormuş, işi, en düşük ücreti teklif eden kazanıyormuş... İlginç bir yöntem olduğunu söyleyebilirim. Haberin tamamı şu sayfada...



« »


. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . BAŞA DÖN . . .

Linkler

Sitenizin ismini aşağıdaki bölümde görmek istiyorsanız, Zikzak'a kalıcı bir link vermeniz ve bunu bir e-posta ile bana bildirmeniz gerekmektedir...

aicis
altiustutasarim
aslicin
bebelog
benhayattayken
blogkardesligi
bloglaralemi
deeperandfaster
ekonomiturk
ellibir
esinperisi
fikirbaz
findikkabugu
geriden
golgelimavi
izlenimler
keditasmasi
limk
mada
mentaldisorder
n
naylondefter
notdefteri
ozgekilicoglu
sosyalmekan
stadyum
sulusepken
taheny
thezgi
turkce

diğer linkler

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . BAŞA DÖN . . .

İletişim

E-posta göndermek için aşağıdaki formu veya zikzakweblog@yahoo.com adresini kullanabilirsiniz...

 

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . BAŞA DÖN . . .

This page is powered by Blogger. Isn't yours?