ZIKZAK WEBLOG: Kasım 2003



WEBLOG

Zikzak, kişisel bir weblogdur. Okumakta olduğunuz sayfalarda, daha çok site sahibini ilgilendiren konularda yazılar ve linkler bulunmaktadır. Site geneli hakkındaki düşüncelerinizi, önerilerinizi ve isteklerinizi bir eposta aracılığıyla bildirebilirsiniz.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ARŞİV . . LİNKLER . . EPOSTA . . .

TRT2'de pazar günleri saat 11:00'de İnternet TV adında, güzel bir bilgisayar ve internet programı var. Her hafta programın sonuna doğru bir çekiliş yapılıyor ve 10'a yakın hediye dağıtılıyor. Programın web sitesinden bu çekilişe kayıt yaptırabiliyorsunuz. Ayrıca web sitelerinden geçmiş programlarda değinilen konulara, tanıtılan sitelere ve programlara da ulaşabilirsiniz. Bana göre sitelerinin en önemli bölümü, soru-cevap başlığı altında ziyaretçilerin sorunlarının çözülmeye çalışıldığı bölüm. Eğer bilgisayarınızla ilgili bir sorununuz varsa ve çözümünü bulamadıysanız bir de burayı deneyin. Şu zamana kadar on binlerce soru sorulmuş ve cevaplanmış...

Bu arada yıllardır çekilişe kayıt yaptırmama rağmen henüz hiçbir şey kazanamadım. Bendeki de şans işte...


. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Google nasıl okunuyor? Gagıl mı? Gugıl mı? Gogıl mı? Yoksa daha mı farklı? Kardeşim konuşurken "gogıl" diye söylüyor. Ben ise "gugıl" demeye alışmışım. Biliyorum, nasıl okunduğunun pek bir önemi yok ama merak ettim işte. Acaba sitede telaffuzu var mıdır?..

Geçenlerde bir tartışma programında adamın biri (sanırım büyükelçi gibi bir sıfatı vardı) sürekli "Azarbeycan" diyordu. Diğer konuklardan biri de adama "sen daha o ülkenin adını bilmiyorsun, biri "Türkiye" yerine "Turkiya" dese olur mu?" diye çıkışmıştı. Doğrusu "Azerbaycan" olacakmış. Google'a benzer bir durum...

Exlibrary adında, PDF ve SWF formatlarında ücretsiz Türkçe e-kitap yayınlayan bir site buldum. Kitaplarını internette yayınlamak isteyen tüm yazarlara açık olan sitede şu an sadece 4 kitap (kırkbir derece, zihni sinir 1, alkonost ve söylesem güç yetmez sussam işkence) bulunuyor. Kitapların Macromedia Flash kullanılarak yapılan versiyonlarını görmenizi tavsiye ederim. Sayfalar gerçek bir kitap gibi çevrilerek açılıyor...

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sıradan ve sıkıcı bir bayram daha...
- Bayramın ilk sabahı bayram namazı için kalktığımda burnum kanadı. Namaza gidemedim. Babam suratıma tip tip bakıp "zaten senede kaç kere camiye gidiyorsun ki" dedi...
- Bursa'dan kardeşim geldi. Yanında da bir kutu kestane şekeri getirdi. Uzun zamandır böylesini yememiştim...
- Anneannemlere gittik. Yeni televizyon ve dijital yayınlara uygun receiver almışlar. Şimdi 50 civarı Türk, 200'den fazla yabancı televizyon kanalı ve 250 kadar da radyo çıkıyormuş. Biz de almayı düşünüyoruz. Zaten analog yayın yapan televizyon kanalı çok azaldı, kalanlar da yavaş yavaş dijital yayına geçecekmiş. En son ATV gitmişti...
- Amcamı telefonla aradık. Ayağı yine şişmiş. Yattığı yerden zorlukla kalkabiliyormuş. Durumu iki senedir böyle. 70'ten fazla iğne yedi, çeşit çeşit ilaç kullandı yine de düzelmedi...
- Teyzemler bayram tatilinde Romanya'ya gitmişler...
- Dayımın kızını istemeye geleceklermiş. Anlaşılan bu gidişle ailede en sona biz kalacağız. Herkesin acelesi var...
- Amcamın kızı Almanya'dan internet yoluyla düğün fotoğraflarını göndermiş. Çok yer kapladığı için de Hotmail hesabımdaki epostaların büyük bir kısmı silinmiş...
- Bilgisayar yine kafayı yedi. Düzensiz aralıklarla kendi kendine kapanıp açılıyor...

My Virtual ModelMyVirtualModel... İsmini, boyunu, kilosunu, saç şeklini, ten rengini, yüz hatlarını sizin belirliyeceğiniz sadece size ait bay veya bayan sanal bir modeliniz olsun ister misiniz? Cevabınız evet ise bu siteyi ziyaret edin...

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

İstanbul'daki terör olaylarından sonra turizmde ve yabancı sermaye girişinde duraklama olabilirmiş... Zaten uzun süredir şu yabancı sermaye girişi hakkında kafama takılan bazı sorular vardı. Türkiye'ye parasını getirip yatırım yapan kişilerin amacı yatırdığından daha fazlasını kazanmak değil mi? Fabrika veya iş yeri kurduktan sonra (mesela beş yıl içinde) yatırdıkları bu parayı amorti etmeyecekler mi? Eğer bu fabrika sadece yurt içi tüketime yönelik üretim yapıyorsa ve kar ediyorsa, bu adamlar belli bir süre içinde yurt dışına, (toplamda) getirdiğinden fazlasını çıkartmış olmayacaklar mı? Türkiye'nin bu durumdan ne gibi bir karı olabilir ki? Toplamda zarar etmemize rağmen istihdam yaratılması mı? Bana göre kazanç, ani bir para girişi olduğu için sadece kısa süreli bir rahatlama ve ekonomik canlanmadır o kadar... Dahası, giriş yapan paralar borsa veya benzeri yatırım araçları için geliyorsa herhangi bir olayda bunların Türkiye dışına kaçışı da kolay olmuyor mu? Türkiye'nin ekonomisini sarsmak için bu yolla ani para çıkışları yapılamaz mı?..

Bence yabancı sermaye girişi sadece şu üç durumda Türkiye'nin yararına olur:
  • Yabancılar, Türkiye'den kazandıkları paraları Türkiye'de yatırım yapmak için kullanıyorlarsa...
  • Türkiye, Türkiye'ye yatırılan parayı, borç ödemeye değil de istihdam yaratacak yeni yatırımlara dönüştürebiliyorsa veya arttırabiliyorsa...
  • Dış kaynaklı sermaye, Türkiye'de ürettiklerini Türkiye dışına satıyorsa...
Yani sonuç olarak her yurt dışı kaynaklı yatırım Türkiye'nin lehine olmayabilir. Bunların incelenmesi ve yararlı olmayacağını düşündüklerimizi (böyle yaptıklarını hiç sanmıyorum) geri çevirmemiz gerekir... Belki çok yüzeysel düşündüğüm için yazdıklarım yanlış olmuş olabilir. Keşke bir bilen olayın iç yüzünü anlatsa da biz de öğrensek...

Akşam Gazetesi yazarlarından Serdar Turgut'un, "ülkesinde bombalı eylem yapacak olan bir kişi niye yanında pasaportunu taşır?" sorusu ve İstanbul'da meydana gelen terörist saldırılar sonrası ele geçirilen kıllar üzerine, "Terörizm Özel Yazısı" başlıklı dünkü yazısını mutlaka okuyun. Konunun işleniş biçimi her zamanki gibi çok hoş...

Bilim ve Teknik Dergisi'nin eski sayılarından birinde Çatalhöyük'ün Sırları adında Minnesota Bilim Müzesi tarafından hazırlanmış bir site gördüm. Sitede "Çatalhöyük'ün tarihteki yeri, ilk yerleşim yeri olup olmadığı, yaşayanların neler yediği" gibi ilginç konular hakkında yazılar ve resimler mevcut. Site özellikle çocuklar ve gençler düşünülerek hazırlandığı için görsellik bakımından da gayet iyi. Ben beğendim...

Geçenlerde TV5'de canlı yayında Fransa İngiltere rugby dünya kupası yarı final maçı vardı. Hakem tartışmalı bir pozisyonda sayı kararı için diğer hakemlerin (sanırım masa hakemleri de var) görüntüleri izlemesini ve verilebilecek en doğru kararı kendisine kulaklık aracılığıyla bildirmesini bekledi. En sonunda da sayıyı verdi. Benzeri bir uygulama futbolda da olamaz mı diye merak ediyorum. Bazı maçlarda "top çizgiyi geçti mi, kim kime dirsek veya tekme attı, penaltı mı" gibi sorular çok konuşuluyor ve hakemlerin bir saniyede verdiği kararlar acımasızca eleştiriliyor. Böyle bir sistem oturtulursa hakem hataları ve bu tartışmalar en aza indirilmiş olmaz mı? Ekonomik ve teknolojik sorunlar düşünülünce bunu her maçta uygulamak biraz zor olabilir, ama en azından süper lig veya kupa maçlarında bu sistem uygulamaya sokulabilir. Zaten bu maçların görüntülerini televizyon kanalları çekmiyor mu? Oturtursun birkaç hakemi sahadaki bir televizyonun başına, yavaş çekimde ileri geri sararak tartışılan pozisyonları inceleyip orta hakemi doğru karara yönlendirirler. Ancak böyle yapılırsa hatalar azaltılabilir...

Mazaika ve BG ASCII... Bu iki program ile yaratılan resimleri mutlaka bir yerlerde görmüşsünüzdür. Mazaika küçük fotoğraflar kullanarak (photomosaic), BG ASCII ise ascii karakterler kullanarak (asciiart) bilgisayarımızda bulunan herhangi bir fotoğrafın değişik bir kopyasını yapıyor. Programlardan BG ASCII freeware diğeri ise shareware...

İstanbul'da iki büyük patlama oldu. Yetkililer ve kendilerini uzman zanneden gazeteciler hemen açıklama yapmaya başladılar. Bu patlamalar Türk terör örgütlerinin yapacağı boyutta değildir, bunca patlayıcı maddeyi İstanbul'un göbeğine kimseye fark ettirmeden sokmak zordur, bizim teröristler bunu yapamaz, El Kaide gibi terör örgütlerinin parmağı olabilir falan filan... Nereden biliyorsunuz bu bombaları İstanbul'un göbeğine sokmanın zor olduğunu. Her sene binlerce kaçak (Pakistanlı, Iraklı, Hindu, İranlı...) Türkiye'nin doğu sınırından, kimsenin dikkatini çekmeden girip Edirne'ye kadar sorunsuz bir şekilde gelebiliyor değil mi? Kaçak giriş yapan insanların arasında terörist veya uyuşturucu kaçakçısı gibi tipler de olamaz mı? Bunları düşününce Türkiye'ye sadece bir kamyonet bombayı mı sokamayacak adamlar? Bence her isteyen küçük bir çabayla Türkiye'ye veya istediği her şehire her istediğini sokabilir... (belki bombaları Türkiye'de yapmışlardır ya neyse...)

Bu devirde Ramazan davulcusuna ne gerek var anlamıyorum. Geleneklerimize göre olması gerekirmişmiş. Ya iyi de, artık herkesin evinde mutlaka bir çalar saat, telefon veya benzeri birşey vardır, kurarsın olur biter. Boş verin geleneği ya. Adamlar gecenin ikisinde çalmaya başlıyorlar ve bütün apartmanı uyandırmadan da gitmiyorlar. Belki ben sahura kalkmak istemiyorum, akşamdan tutuyorum orucumu, belki de oruç tutmuyorum, ne bileyim belki hastayım, yaşlıyım, bebek var evde. Güya bir iş yapıyorlar ya, dün girmişler apartmanın içine akşam vakti gümbür gümbür çalıyorlar davulu. Neymiş, davulcu gelmiş de, para vermemiz gerekirmiş de... Bir kere hem beni rahatsız ettiğin hem de uykumu böldüğün için senin bana para vermen gerekir...

Avrupalıların Türkiye hakkındaki düşüncelerini yansıtan sitelerden biri: No to Turkey... Sitede daha çok Avrupa Birliği'ne neden alınmamamız gerektiği anlatılıyor ve bunun propagandası yapılıyor. İçerikte yoğun olarak bulunan saldırgan ve rahatsız edici yazılara karşı sitenin forumunda ve ziyaretçi defterinde bazı Türkler ülkelerini savunmaya çalışıyor. Site ne kadar ciddiye alınır bilemiyorum ama tarafsız olmayan yazılar bazı kararsız Avrupalıları Türkiye karşıtı düşüncelerle doldurabilir...

Buradakilere benzer yazıları Yahoo'nun Dünya Kupası için hazırladığı forumlardan Türkiye ve Türk Milli Takımıyla ilgili olanında da görmüştüm. Orada da futboldan çok Ermeni sorunu, Kürt sorunu ve Kıbrıs'la ilgili Türkiye'yi suçlayıcı yazılar vardı...

Dedem sahurda rahatsızlanmış. Başı ağrıyormuş, halsizmiş ve tansiyonu da çok yükselmiş. Teyzemler hemen hastaneye götürmüşler. Yapılan tahliller de önemli birşey çıkmamasına rağmen geçmişi hatırlayınca bu hastaneye gitme durumu bile bizi korkutmaya yetti. Çünkü yaklaşık on beş sene önce kalp krizi geçirmiş ve kalbi durmuştu. Daha sonra doktorlar kalp masajı ile çalıştırmışlardı...

Yeğenime, bilgisarımla oynamasını istemediğim için "bak elektrik voltajı düşük, bilgisayar açılmıyor" diyerek yalan söyledim. Pişman da değilim. Zaten bir türlü anlamıyorum kendi bilgisayarı var, hem benimkinden kat kat iyi bir sisteme sahip, onlarca da oyun yüklü ama bize her geldiklerinde elinde beş on tane oyun cd'si oluyor ve bunları bilgisayarıma kurup oynamak istiyor. Sanki bir gün oyun oynamasa ölecek. Bir de neymiş, sadece 500 MB kadar yer kaplarmış. Ya güzel yeğenim benim, zaten bilgisayarda topu topu 1 GB'lik yer kalmış, geçen hafta da yer açılsın diye 150 MB'lik CM4'ü bile kaldırmışım sen hala yükle şunu diye ısrar ediyorsun. Olmaz ki...

Joanna KruszewskaPolishModels.net... Sitede Polonyalı modellere ait iyi kalitede taratılmış binlerce fotoğraf bulunuyor. Şu zamana kadar gördüğüm en iyi ve en temiz model sitelerinden birisi. Zaten girince siz de ne demek istediğimi anlarsınız...

Dün akşam TRT3, 2000 yılında Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı aldığı final maçını yayınladı. Üç sene önce maçı yatarak seyrederken uzatmalarda uyuya kalmış, sonunu görememiştim. Akşam yine aynı şey oldu. En son oyuna Hakan Ünsal'ın girdiğini hatırlıyorum o kadar. Ama suç babamda. Maçın tamamını seyretmiş ama zahmet edip beni uyandırmamış. Sahurda da ne güzel maçtı değil mi diye soruyor. Gerçekten de uyuyana kadar bayağı iyi oynuyorlardı. Zaten öyle bir takım bir daha zor gelir. Bir o zamanki bir de şu anki durumumuza bakınca neydik ne olduk diyoruz. Herkes gibi ben de eski Galatasarayımı özledim. Lucescu zamanında bile daha iyiydi takım...

Milliyet Gazetesi'nde eğitim - öğretim üzerine yazılar yazan Abbas Güçlü, 4 Kasım tarihli "Sanal çöplükten nasıl kurtuluruz?" başlıklı yazısında kendisine gelen gereksiz (biz spam diyoruz) maillardan bıktığını, ne yaparsa yapsın bunları bir türlü engelleyemediğini, artık spam olarak gelen günlük mail sayısının 1000 civarında olduğunu, giderek de arttığını, bunların bazılarının virüslü olduğunu, açınca da bilgisayarının kilitlendiğini falan yazmış. Tam "ne olmuş yani, bize ne" derken adamın bunları engellemek için yaptıklarını okuyunca şok oldum. Hani çoğu spam mailın alt kımında "eğer bu gibi mailların gelmesini istemiyorsanız bize boş bir mail atın" gibisinden yazılar olur ya, sayın Güçlü o linkleri kullanarak spam mailı atanlara tekrar göndermemeleri için maillar gönderiyormuş. Hatta bunu aynı mail için beş kere yapmış ama hala aynı maildan gelmeye devam ediyormuş. Yazık, bence artık o kullandığı email adresinin pek bir şansı kalmamıştır, elden ele gezer. Zaten spam mailı açınca bile adamlar karşı taraftan yüklenen fotoğraflardan aktif bir hesaba denk geldiklerini anlıyorlar, bir de onlara mail gönderirsen şikayet etmeye hiç hakkın yok. Tamam, bilmiyor olabilir ama insan bunlardan kurtulmayı becerememişse bir bilene sorar, değil mi? Zaten yazıyı yazdıktan sonra kesin birileri durumu kendilerine izah etmişlerdir...

Fatih Altaylı'nın bugünkü Hürriyet Gazetesi'ndeki "Gözümüzün üstünde kaş var" başlıklı yazısı:

AVRUPA Birliği Komisyonu'nun ‘‘İlerleme Raporu’’nun önemli bölümleri açıklandı. Siyasi eleştirilerin bulunduğu bölüm tam olarak bir rezalet. Hiçbir hukuki dayanağı olmadığı ve hiçbir ortaklık belgesinde atıfta bulunulmadığı halde, Kıbrıs sorunu Türkiye'nin önündeki ‘‘engel’’ olarak zikrediliyor.

Ancak daha da beteri alfabe konusu. PKK'nın Avrupa'daki unsurlarının girişimiyle Türk Alfabesi'nde Q, X, W gibi harflerin bulunmaması eleştiriliyor ve uygulamadaki ‘‘aksaklık’’ olarak gösteriliyor. İyi niyetten tamamen yoksun, alçakça bir girişim. Bu durum karşısında iş Avrupa'daki yurttaşlarımıza düşüyor. Onların da bulundukları ülkelerde mahkemelere başvurup ‘‘İ, Ğ, Ö, Ü’’ gibi Avrupalı ülkelerin alfabelerinde bulunmayan harflerden dolayı dava açmaları ve hatta konuyu AİHM'ye götürmeleri gerekiyor.


Çok doğru bir yazı. Keşke Avrupa'daki AB vatandaşı Türkler böyle davalar açıp onlara yaptıklarının ne kadar saçma birşey olduğunu anlatabilseler. Ama benim umudum pek yok. Hem neden bu kadar tepki veriyoruz anlamadım? Ulusal bir televizyon kanalının adı SHOW değil mi? Ona nasıl izin veriliyor? Güya şimdi alfabemize sahip çıkıyoruz. Acaba SHOW TV haber bültenlerinde de bu konu eleştiriliyor mu? SHOW TV'de pazar günleri yayınlanan Tuncay Özkan'ın sunduğu bir siyaset programında da aynı konuya değinmişlerdi ve Avrupa Birliği'ni eleştirmişlerdi. Gerçi bu durum belki yasalara uygun olabilir ama o zaman ikilik olmaması için insanların kendi ismilerinin yazılışını özgürce seçebilmelerine de izin verilmesi gerekir.

Star televizyon kanalını fazla seyretmem. Beşiktaş - Sparta Prag maçı dolayısıyla geçen akşam açmış bulunduk ama iyiki de açmışız, neler varmış neler. Maçtan önce Cem Uzan ve ailesi hakkında reklam mı yoksa propaganda mı olduğunu anlayamadığım dakikalarca süren programlar vardı. Hele o çalan BraveHeart müziği eşliğinde Cem Uzan ve partisinin halkla kucaklaşma fotoğraflarını gösteren reklam yok mu işte o zaman adamın kafayı sıyırmış olabileceği aklıma geldi. Sanırım kendisini bir kurtarıcı veya kahraman sanıyor bu adam. Bir insan kendisini bu kadar mı komik duruma düşürür. Peki yeni açtıkları siteyi tanıtıcı reklamlara ne demeli. Adı BombaHaber'miş. Reklamlarında sürekli Doğan Grubu'nu ve hükümeti hedef alan haberleri örnek gösteriyordu. KEPEZ'in ve ÇEAŞ'ın toplam değerinin 16 milyar dolar olduğunu, hortumladıkları iddia edilen paranın sadece 6 milyar dolar olduğunu söylüyorlardı. Bir de Aydın Doğan'ın kendilerine gelip Milliyet Gazetesi'ni satmak istediğini, almadıkları için de karalama kampanyası başlatıldığını belirtiyorlardı bu haberlerde. Anlaşılan adamlar ha bire televizyonlarının ve radyolarının kapatılmasından bıkmış olacak ki onun için kafayı çalıştırıp internete el atmışlar ve partizan bir haber sitesi kurmuşlar. Hadi hayırlısı... Millet kime inanacağını şaşırdı zaten. Neredeyse herkes kendi pisliğini unutup başkasınınkinin peşine düşüyor. Zamanı gelince bu tepemizdeki ve sırtımızdaki tiplerin hepsinden hesap soracak birileri ortaya çıkacak ama bakalım ömrümüz yetecek mi...

Siteyi bir türlü açamadım. Ama adres doğru. İnternetHaber'de de bu siteden bahsediliyor.

Renk körlerinin genelde yeşil ve kırmızı renkleri karıştırdıkları söylenir. Tamam ama ben kendini belli eden pastel renkler hariç renklerin büyük bir bölümünü karıştırıyorum. İlkokulda ağaç gövdelerini kırmızıya, çatıları yeşile ve denizleri mora boyadığımı hatırlıyorum. Yeşil biberin sarı olmadığını, cep telefonumun ve montumun siyah olmadığını bile geçen sene öğrendim. Ya çok dikkatsizim ya da garip bir şeyler var bende. Zaten bir renk gösterildiğinde aklıma ona verilecek bir isim bile gelmiyor. Boş boş bakıyorum. Site tasarlarken bile kullandığım rengin turuncu mu, yeşil mi, kırmızı mı yoksa kahverengi mi olduğunu ancak kodlarından anlayabiliyorum. Bazen yeşil ve griyi bile karıştırıyorum.

Ehliyet alamamamızın yanında bu durumun diğer sinir bozucu yanı ise bunu öğrenen kim olursa olsun hemen pis pis sırıtarak bu ne renk şu ne renk diye sorup durması. O sırada insanın karşısındakini boğazlayası geliyor. Sanki şaka yapıyorum, olmadığım halde kendimi renk körü gibi göstermeye çalışıyorum. Bilmiyorsam bilmiyorum, illa kontrol mü edeceksin? Bir de şu var. Belki ben normal görüyorum renkleri, dünyanın gerçek hali böyle, diğer insanların gözleri kusurlu ve herşeyi bir garip görüyorlar. Ne yani olamaz mı?

Her neyse... Gördüğüm kadarıyla renk körü olan çoğu insan renk körü olduğunu bilmiyor. Genelde ehliyet için başvurdukları zaman yapılan sağlık kontrolleri sırasında hastalıklarını öğreniyorlar. Bence internetteki testlerden birini uygulayarak herkesin kendisini kontrol etmesi gerek. Burada, arama motorlarında arattığımda dikkatimi çeken bazı sitelerdeki testleri vereyim: test1, test2, test3, test4, test5, test6 (ben testlerin hiçbirinden geçemedim)... Ayrıca bu sitelerde renk körlüğü hakkında neyin ne olduğu ayrıntılı olarak grafiklerle anlatılıyor. Bu konuyla ilgili Türkçe siteler de var. İşte birkaç tanesi: test7, test8, test9...

YouDrawYouDraw.com... Bu sitede ufak bir program yardımıyla online olarak kara kalem çalışmaları yapabiliyorsunuz. Yapılan bütün çalışmalar kaydediliyor ve sergileniyor. Bunlar daha sonrada kitap olarak basılacakmış, öyle yazıyor. Bence oyalanmak için güzel bir site...

Sahurdan sonra havanın soğuk olmamasına rağmen kaloriferleri yakmışlar. Ev hamam gibi olmuş. Kimsenin de yanacağından haberi olmadığı için yattığımızda doğal olarak yorganların altına gömülmüşüz. Sabah kalktığımızda hepimiz sanki çölde birkaç gün geçirmiş gibiydik. Ağzımız burnumuz kupkuruydu. Mecburen hemen pencereleri açtık ve kaloriferleri kapadık. Dışarıdan bakınca apartmanın hali de çok hoştu. Neredeyse bütün dairelerin pencereleri açıktı. Anlıyacağınız gökyüzünü ısıtıyoruz. Yazık günah, sanki yakıt bedavaya alınıyor...

Bu arada illa bir terslik olacak ya, kaloriferleri kapatınca da bir peteğin vanası akıtmaya başlamış. İşin yoksa uğraş dur şimdi...



« »


. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . BAŞA DÖN . . .

Linkler

Sitenizin ismini aşağıdaki bölümde görmek istiyorsanız, Zikzak'a kalıcı bir link vermeniz ve bunu bir e-posta ile bana bildirmeniz gerekmektedir...

aicis
altiustutasarim
aslicin
bebelog
benhayattayken
blogkardesligi
bloglaralemi
deeperandfaster
ekonomiturk
ellibir
esinperisi
fikirbaz
findikkabugu
geriden
golgelimavi
izlenimler
keditasmasi
limk
mada
mentaldisorder
n
naylondefter
notdefteri
ozgekilicoglu
sosyalmekan
stadyum
sulusepken
taheny
thezgi
turkce

diğer linkler

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . BAŞA DÖN . . .

İletişim

E-posta göndermek için aşağıdaki formu veya zikzakweblog@yahoo.com adresini kullanabilirsiniz...

 

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . BAŞA DÖN . . .

This page is powered by Blogger. Isn't yours?