ZIKZAK WEBLOG: Ocak 2004



WEBLOG

Zikzak, kişisel bir weblogdur. Okumakta olduğunuz sayfalarda, daha çok site sahibini ilgilendiren konularda yazılar ve linkler bulunmaktadır. Site geneli hakkındaki düşüncelerinizi, önerilerinizi ve isteklerinizi bir eposta aracılığıyla bildirebilirsiniz.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ARŞİV . . LİNKLER . . EPOSTA . . .

Eskiden yazıların sol tarafında linkler bölümü vardı. Sitenin sadeliğini ve genel görünümünü bozduğu için linkleri Zikzak Weblog Linkler sayfasına aktardım. Oradaki Türk blog linkleri arasında eskiden olan bazı linkleri görememiş olabilirsiniz. Ama üzülmeyin, zamanla hepsi geri gelecek. Bir de şu text-logo konusu var. En çok eleştiri de sanırım ona geldi. Aklıma güzel bir fikir gelince onu da değiştirmeyi düşünüyorum. Şimdilik bu kadar. Umarım linkler sayfası hoşunuza gitmiştir, bence her şey böyle daha düzgün duruyor...

Güncelleme: Daha önce de söylediğim gibi kullandığım hosting servisi bazen çöküyor. Bu nedenden dolayı resimler ve linkler sayfası açılamıyor. Bugün bu çökme sorunu bütün gün boyunca devam etti. Lütfen bu durumu anlayışla karşılayınız. En kısa sürede daha iyi çalışan bir servis bulmaya çalışacağım...

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Olur da yolunuz Yunanistan'a düşerse, orada yapılan on santimetrelik hilal şeklindeki pudra şekerli ve bademli kurabiyeleri mutlaka deneyin. Tadı mükemmel. Her birinin içinde 4 veya 5 tane bütün badem var. Yarım ve bir kiloluk kutularda satılıyor. Yunanistan'a gidecek olan varsa lütfen bana bu kurabiyelerden iki kutu alsın. Türkiye'de bir benzerini bulamadım. Parası neyse veririm...

Kayıt ve ödev seçimi gibi işler dolayısıyla geçenlerde İstanbul'daydım. Özlemiştim de zaten. Ama her şey beklediğim gibi olmadı, berbat bir gün geçirdim. Önce İstanbul otobüsü yarım saat geç kalktı. Otogar-Mecidiyeköy otobüsü de Okmeydanı civarında trafiğe takıldı. 30 dakikalık yol 90 dakika sürdü. Neyse, işleri falan hallettim, her şey bitti derken bu sefer de dönüş yolunda başladı sorunlar. Mecidiyeköy-Otogar otobüsüne buram buram sidik kokan bir herif bindi. Sonra ne mi oldu. Yine trafik. Kapalı bir yerde sidik kokan biriyle tam tamına 1 saat kalmanızı hiç tavsiye etmem. Hadi buna da neyse dedik ve geldik otogara, aldık bileti, bindik otobüse, eve gidiyoruz. Otobüs otogardan otoban gişelerine kadar tam 2 saatte gelebildi. Hava alanı, İkitelli ve Olimpiyat Stadı yolu tıkalıymış. Anlayamıyorum ya, hadi biz o yol ayrımında kurtulduk, ama tıkalıymış dediğim o güzergaha giden araçlar ne olacak. Trafik polisleri, otobüsler, otomobiller, hepsi durmuş bekliyor. Dediğim gibi berbat bir gündü işte, tam 10 saat otobüslerde geçti. Bu ulaşım sorununa mutlaka bir çare bulmalılar. Sadece trafik sıkışılığı yüzünden bile İstanbul bazen hiç mi hiç çekilmiyor...

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

İnternette dolaşırken Esquire'ın mart 2003 sayısında yayınlanmış olan "The Pentagon's New Map" başlıklı bir yazıya rastladım. Aynı sayfadaki (Amerika Birleşik Devletleri'ne göre) sorunlu bölgelerin resmedildiği 3 dünya haritası dikkatimi çekti. Harita-1, Harita-2, Harita-3. Haritalarda, ülkemizin de içinde bulunduğu sorunlu bölgelerdeki Amerikan güçlerinin dağılımı ve gelecekteki sıcak bölgeler gösterilmekte. Bu haritalar Amerika'nın gelecekteki hedefleri hakkında ipuçları verebilir. Aklınızdan "Esquire'da yayınlanan yazıdan bir şey çıkmaz" diye geçirmemeniz için işte yazarın biyografisi ve benzer bir yazısı daha. Bence boş bir adama benzemiyor. Zaten adreslerin sonundaki "mil" uzantısı da hangi kuruma bağlı olduğunu gösteriyor...

John Schwegel

JohnSchwegel.com... Sitede John Schwegel imzalı illüstrasyonları bulabilirsiniz. İsterseniz site aracılığıyla bu sanat eserlerinin kağıt, t-shirt, iç çamaşırı veya fincan üzerine basılmış bir kopyasını satın alabilirsiniz. Linkler bölümünden de benzer kalitede onlarca siteye ulaşabilirsiniz. Ayrıca sitede bir duvar kağıdı ve bir tutorials bölümü de mevcut...

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

TÜBİTAK'ta yapılan operasyonu biliyorsunuzdur. Gazeteler sürekli yazıyor. Hükümet ilk önce seçilmiş başkanı ve üyeleri onaylamıyor. Bekletebildiği kadar bekletiyor. Bu arada da bu 7 kişinin atanmamasından dolayı TÜBİTAK'ta hiçbir karar alınamıyor ve işler tamamen duruyor. Sonrada çok akıllı başbakanımız Recep bey kurumda işlerin durduğunu bahane ederek bir seferliğine başkanı ve diğer 6 kişiyi kendi istediği şekilde atamak için kanun çıkartıyor. Neden seçilmişleri atamadınız da beklettiniz denince de, AKP'den maaşları çok fazlaydı, kendilerine torpil yapıyorlar gibi bazı komik açıklamalar geliyor. Tabi tıkır tıkır işleyen bir kuruluşta herhangi bir açık göremeyince bahane bulmak ta biraz zor değil mi? Maaşları çok dedikleri kişiler milyonlarca dolarlık savunma ve uzay projelerini yürüten profesörler ve çalışanlar. Maaşları gerçekten çok mu? Doğru dürüst okumamamış, bir bilgisayar dahi açmaktan aciz bazı milletvekillerinden az olduğu kesin. Ne güzel istediğin 7 kişiyi oraya ata sonrada onlar çoğunluğu sağladılar diye istedikleri şekilde kurumu yönetsinler. Bir daha ki dönemde de yine çoğunlukta oldukları için diğer 6 kişinin yerine istediklerini seçsinler. Ayıp çok ayıp...

Şimdi benze bir senaryoyu da STAR televizyonu ve Uzan grubu üzerinde uygulamaya çalışıyorlar. Önce şunu belirteyim. Ben Uzan'lara güvenmiyorum ama geçmişte yaptıklarını ve şu tavırlarını görünce AKP iktidarına da hiç mi hiç güvenmiyorum. Neyse. Biliyorsunuz belli sebeplerden dolayı Uzan Grubu'nun tüm mal varlığının üzerinde ihtiyadi tedbir kararı var. Yani devlet paralarını bloke etmiş durumda. İyi güzel, bloke et paralarını da orada çalışan binlerce kişinin ne suçu var. Niye onlara 7 aydır maaş ödenmiyor? Niye STAR televizyonunu devlete ödenmesi gereken aylık bir parayı ödeyemedi diye lisansını iptal etmeye çalışıyorsun? Zaten paralarına el koymadın mı, nasıl ödesinler? Adamlar bankada paramız yok değil, var, ama kullanamıyoruz diyor. Yine benzer bir uygulama aynı grubun bir alüminyum fabrikasına da yapılıyormuş. Fabrika parası olmasına rağmen elektrik faturalarını ödeyemiyormuş. Elektrikleri kesilecekmiş. Zaten ihracatlarıda durmuş. Üzerlerinde tedbir olduğu için bunlara ham madde de satmıyormuş kimse. Yazık orada çalışan yüzlerce işçiye. Kim nederse desin başlarına gelen tüm sorunların sebebi az çok biliniyor. Hükümet alehine olan yayınları. Bu bir bahane olabilir mi? Her yayın kuruluşu STV gibi hükümet lehine haber yapmak zorunda mı? Geçmişlerindeki çarpıklıkları bugün suratlarına vurulunca niye kızıyorlar. Kimse onlara o demeçleri zorla verdirmedi ki? Yok yok, biz yanılıyoruz, onlar değişti değil mi?..

Aklıma gelmişken, şu başbakanlık müsteşarına da çok takıldılar son zamanlarda. O adamın sadece bir konuşması var, ama başbakanımızın benzer onlarca konuşması var. Tek suçu ne biliyor musunuz başbakanlık müsteşarının? Ben değiştim dememek. Eğer değiştim dese her şey bitecek, sorun falan kalmayacak, herkesi kandırmış olacak. Ama adam dürüst, ötekiler gibi uyutmuyor milleti, ben sözlerimin arkasındayım diyor...

Çok uzun oldu ama son olarak, şu önümüzdeki yerel seçimlerde bu sefer (cumhuriyetin son kalesiymişler, komik ama öyle diyorlar) Genç Parti fırlama yapabilir diye düşünüyorum. Zaten bu memlekette kimin üzerine gidilirse halk acıyarak onu koruması altına alıyor. Aynen 3 kasım seçimlerinden önce AKP ve Erdoğan alehine yapılan yayınların ve uygulamaların geri tepmesi gibi. Aynen Pop Star'daki Bayhan'nın üzerine gidildikçe oylarını arttırması gibi...

STV'de "Kimse Yok mu" adında bir program var. Şeker mi şeker bir bayan sunuyor. Program ekibi, yoksullara ve yardıma muhtaç olanlara yaşadıkları şehirden bir kardeş aile buluyor ve bazı temel ihtiyaçlarını çevre esnafının bağışlarıyla karşılıyor. Ben şunu merak ediyorum. Bu kişilerin yaşadığı şehirlerde muhtarlık, kaymakamlık yada valilik yok mu ki bu kadın Türkiye'yi dolaşıp bu anlattıklarımı yapmaya çalışıyor. Tamam, bunlar gibi çok fakir fukara var, devlet hangi birine yetişsin ki diyebilirsiniz ama en yardıma muhtaç olanlara bile devletin sahip çıkmaması, sadece devlet olmanın vergi toplamaktan ibaret olduğunu sanması çok saçma. Bizim burada da yaşlı bir çift var ve bunlardan biri çok hasta, ayağa bile kalkamıyor. Yerine yeni bina yapmak için tapusunu verdikleri adamın oyunuyla her şeylerini kaybetmişler ve şimdi köpek kulübesi gibi bir yerde yaşıyorlar. Ne yerler, ne içerler, nereyi tuvalet olarak kullanırlar, nasıl yıkanırlar belli değil. Bu çiftin halini görünce insan ağlamamak için kendini zor tutuyor. Bu iki yaşlı insan muhtarlığın hemen karşısında kalıyorlar ama devletin en ufak bir yardımını görmüyorlar. Zamanında devlete vergi ödemiş olmaları da işe yaramıyor. Terk edilmişler. Hatırlıyor musunuz, meclis başkanı geçen hafta bir konuşmasında meclisteki odaların küçük ve milletvekillerinin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğunu söyleyip banyolu ofisler istemişti. Ve bu ofislerin de kendilerine çok görülmemesi gerektiğini hatırlatmıştı. Söylediklerini kelimesi kelimesine yazamamış olabilirim ama aşağı yukarı böyleydi anlatığı olay. Ben, benden kesilen vergilerin bu 550 kişinin rahatı için harcanmasını hiç mi hiç istemiyorum, onun yerine vergimin bu iki yaşlı insanın ihtiyaçlarına ayrılmasını istiyorum. Yok yok, böyle şey yapmazlar, yapamazlar. Kendi alacakları parayı başkasına verirler mi hiç? Zaten zavallıların ofisleri de pek küçükmüş. En iyisi televizyon programını aramak, belki onlar devletin yapamadığını yaparlar...

Sol gözüm bulanık ve çift görmeye başladı. Bir süredir de ağrıyordu. Baktığım herhangi bir şeyin üstünde aynısından bir tane daha varmış gibi geliyor. Anlaşılan göz doktoruna gitme zamanım geldi. Uzun süredir de sağlık karnesini yenilememiştim. İlk önce onu halletmem gerek. Şimdi uğraş dur işin yoksa. Zaten sağlık karnesi geçerliyken nezle bile olmam, ama süresi bitince hemen bir şey ortaya çıkar. Bu çift görme hadisesi yirmilik dişler yüzünden de olabilir mi acaba? Sol alt taraftaki yine şişti ve bir türlü çıkmak istemiyor...

Morphases Editor

Morphases Editor... Etkileyici bir arayüze sahip olan bu aygıtı kullanarak şu resimdeki elemanın yüzü üzerinde oynamalar yapıp bambaşka bir tip yaratabiliyorsunuz. Hatta yeteneğiniz varsa bunu kendize bile benzetip bir email ile arkadaşlarınıza gönderebiliyorsunuz. Tavsiye ederim. Güzel bir çalışma. Bilgisayarında fotoğrafı olmayanlar için yararlı olabilir. Unutmadan, link için teşekkürler shockhaber...

Gördüğünüz gibi sitenin tasarımını değiştiriyorum. Ufak tefek sorunlar dışında site genelini etkileyecek büyük bir sorun yaşanacağını sanmıyorum. Eğer fark ettiğiniz bir gariplik varsa lütfen yorum yazın. Sanırım en büyük sorun yazıların içindeki linklerin fark edilip edilememesi olacak. Yoksa bu sadece benim için mi geçerli? Yani renk körü olduğum için bazı renkleri biraz zor ayırt edebiliyorum da onun için... Son olarak neden aralık ayının ı'sı Explorer'da küçük görünüyor da Netscape'de normal görünüyor anlayamadım. Bu bir problem. Anlayamamam da başka bir problem ya neyse...

Türkçe web sayfalarını diğer dillere çeviren bir servis var mı diye interneti biraz araştırdım. Ama karşıma sadece InterTran adında bir site geldi. Bu da pek işe yarayacak bir şey değil bence. İşte Zikzak'ın bu servis aracılığıyla İngilizce'ye çevrilmiş hali. Çok kötü değil mi? Arşiv bölümündeki ekim, aralık ve ocak ay adlarını bile ayırt edemiyor. Cümlelerdeki kelime sıralamasının değişikliği, bazı kelimelerin çok sayıda anlamının olması ve kelime sonlarına eklenen ekler gibi farklılıklar yüzünden Türkçe'den diğer dillere anlaşılabilir bir web sayfası çeviri servisi yapmak, bu örnek verdiğim sitedeki sonucu da gördükten sonra bana biraz zor gibi geliyor. Şöyle Altavista'nın ve Google'ın çeviri araçları gibi bir servis Türkçe'yi de desteklese ne güzel olur...

Uzun süredir ziyaret etmiyordum Capital Radio'nun web sitesini. Tasarımı değişmiş ve yeni bölümler eklenmiş. Eskiden kapkaraydı, şimdi ise siteye renk gelmiş. Güzel olmuş. Ben bu sitenin en çok Hot40 Countdown bölümünü seviyorum. Buradan sıralamadaki parçaların bir kısmını dinleyebiliyoruz ve bunların sözlerine ulaşabiliyoruz. Ne olmuş demeyin. Bazen radyoda dinlediğiniz parçaların künyesini bilmediğiniz oluyordur. Başka bir yerden indirmek için önce buradan hangi parçanın hangisi olduğunu öğrenebilirsiniz...

Kemal Sunal'ın oynadığı bir film vardı. Kemal Sunal fakir biriydi. Meyhanede veya sokakta sarhoş bir zenginle tanışıp arkadaş oluyordu. Zengin adam onu evinde ağırlıyordu ama sabah olup ayılınca Kemal Sunal'ı tanımayıp uşağa onu evden atmasını söylüyordu. Sonraki gece yine sarhoş olduğunda arkadaşı olarak kabul ediyor, sabah ise yine kapı dışarı ediyordu. Bu arada da Kemal Sunal çiçek satan fakir bir kör kıza aşık oluyordu. Kör kız da onu zengin sanıyordu. Hatırladınız mı? Neyse, işte bu filmin aynısını ARTE adlı kanalda gördüm. Tek fark Kemal Sunal yerine Charlie Chaplin'in oynamasıydı. Bu film 1930'larda veya 1940'larda çevrilmiş. Onun için kimin kimden esinlendiği kolaylıkla anlaşılıyor...

Otobüs yolculuklarında ve sabah kahvaltılarında gazete okumak tam bir işkence bana göre. Gazetelerin boyutu çok büyük. İlk önce sayfayı açacaksın sonra katlıyacaksın, olmadıysa bir daha katlıyacaksın. Sonra sayfa değiştirmek için bunların tam tersini yapıp sayfayı değiştirince de tekrar katlıyacaksın. Otobüste yanınızdaki adam bunları yapıyorsa ve habire size çarpıyorsa yada arka koltukta oturan kişi sürekli gazeteyi kafanıza dokunduruyorsa sinir olmamak elde değildir. Bunun çözümünü bu sabah bir Portekiz televizyonundaki sabah programında gördüm. Spiker bizdeki gibi gazete haberlerini okuyordu. Ama gazetelerin yüzde doksanı dergi boyutundaydı. Hani gazeteler seri ilanlar eki gibi yarım gazete boyutunda ekler verir ya onlar gibi. Çok hoşuma gitti. Burada da keşke öyle yapsalar...

MatchHeads... Adam oturmuş kibrit çöplerinden maskeler, hayvan kafaları, insan kafaları falan yapmış. Sonra da bunları bir güzel boyamış ve harika sanat eseleri ortaya çıkmış. Bana çok ilginç geldi...

Arena'da gemilerden kaçak akaryakıt getiren bir şebekeden bahsediliyordu. Bunun başındaki adam polislerle işbirliği yapıyormuş. Ama ilçe emniyet müdürü başka yere alınınca yerine getirilen müdür bunlara izin vermemiş. Bu da düşünmüş taşınmış ve yanına emekli bir polis alıp gitmiş ilçe emniyet müdürlüğüne. Ama haberi yok polislerin üzerinde gizli kamera olduğundan. Adam başladı anlatmaya. Biz şuradan, şu yöntemlerle, şu kadar akaryakıt kaçırıyoruz, lütfen bize dokunmayın, 50 bin Euro'su peşin size 150 bin Euro verelim. Yuh yani. Hangi aklı başında insan eğer kanunlara aykırı bir şey yapıyorsa bunu gidip karakolda anlatır. Nasıl bir cesaret bu. Ne biliyorsun belki polisler seni hemen içeri tıkacak. Yeni atanmış birinin seninle aynı kafandan olacağı belli mi ki. Hem bu kadar aç gözlülük olmaz. Adam ayda 2.5 milyon dolar haksız kazanç elde ediyormuş, ama yok doymamış aynı işe hala devam ediyor. Yetmiyor milyon dolarlar. Çalış bir yıl sonra çek git bilinmeyen bir yere o on milyon dolarlarla. Tamam kanuna uygun bir iş yapsa anlayacağım hırsını ama kaçakçılık yapıyor. Üstüne bir de salaklık yapıyor. Tıpış tıpış kendi ayağıyla polise gidip neyi nasıl yaptığını, hangi gece nereden mal geleceğini falan hepsini anlatıyor. Ne diyeyim. Helal olsun polislere. Orada çalışan eski emniyet müdürünün yaptığı gibi rüşveti kabul etmediler (ettiler ama numaradan) ve adamlara iş üstünde baskın yaptılar...

Mars

Mars Dead Or Alive... Mars'ta hayat olup olmadığını araştırmak için hazırlanan keşif programı ile ilgili bir web sitesi. Sitede televizyonlarda gördüğümüz son (yani birkaç gün öncesi) Mars fotoğraflarını ve şu zamana kadar çekilmiş en güzel Mars konulu fotoğrafları bulabilirsiniz. Şu fotoğraflar gibi: foto1 - foto2... Ayrıca siteden Mars ve Mars'ı keşif programlarıyla ilgili çeşitli bilgilere de ulaşabilirsiniz. Sitenin linkler bölümü de var. Buradan Mars ile ilgili diğer sitelere gidebilirsiniz ve bazı kitaplar bulabilirsiniz. Mesela en son resimlere ulaşmak için şu sayfayı tavsiye ediyorlar...

Geçen gece kanal değiştirirken ARTE adlı Fransız televizyon kanalında Türkiye ile ilgili görüntüler gördüm ve seyretmeye başladım. Programda sanırım Türkiye'nin Avrupa Birliğine hazır olup olmadığıyla ve Fransa'da da benzeri yaşanan baş örtüsü sorunuyla ilgili bir şeyler anlatılıyordu. Konuşmalar Fransızca olduğundan hiçbir şey anlamadım ama ikili diyaloglar Türkçe'ydi ve insanların ne dedikleri duyulabiliyordu. İlk başta İstanbul'dan manzara resimleri, trafik ve gökdelenler gösterildi ve Türkiye'de çalışan birkaç Fransız ile bir ofiste sohbet edildi. Daha sonra bir tekstil fabrikasına gidildi ve fabrika gezildi. Fabrikanın sahibi yada müdürü olan kapalı bir bayan konuşturuldu. Sanırım Fransızlara ilginç gelmiş olan şey fabrikada daha çok kadınlara yönelik mayo, iç çamaşırı ve günlük kıyafet üretilmesiydi. Kapalı bayana işte bunlar hakkında sorular sordular. O da gayet güzel konuştu. Eline bir iç çamaşırı aldı ve ürünlerin güzelliğini anlattı. Gençlerin bunları talep ettiğini, bunun kişisel bir seçim olduğunu ve onu hiç mi hiç ilgilendirmediğini falan söyledi. Sonra hep beraber kadının evine gidip yemek yediler. Yine hemen dikkatlerini başları açık olan, bilgisayar ve internet kullanan evin iki kızı çekti. Anlaşılan yine şaşırmış olacaklar ki kapanmayla ilgili birşeyler sordular. Onlar da bize yapılan bir baskı yok, biz böyle rahat ediyoruz gibi cevaplar verdiler. En sonunda da konu Avrupa Birliğine geldi. Evin beyi alsalar da olur almasalar da dedi. Evin hanımı ise Türkiye'nin yolunu 1920'lerde belirlediğini ve bu yolda ilerlediğini, Avrupa'nın ise 80 yıldır bunu hala anlayamadığını falan anlattı. Kapanışta da Galata Köprüsü'nde akşam saatlerinde oltalarıyla balık tutan insanları gösterip kamerayı okunan ezanla birlikte ışıklandırılmış camilere çevirerek programı sonlandırdılar. Programın genelinde sanırım Türkiye'nin modern yüzü ve artık değiştiği anlatılmak isteniyordu. Ben kapalı hanımın konuşmalarını gerçekten çok beğendim. Keşke Türkiye'deki herkes böyle modern düşünse ve bir kısım düzeni değiştirmek uğruna, diğer kısım da istedikleri gibi olmayan kişileri değiştirmek uğruna ortamı germese......

Bugün internette gezinirken şu sitelere rastladım:
A Family In Baghdad: Bağdat'ta yaşayan Iraklı bir kadın ve üç çocuğunun günlüğü...
Ships In Bottles: Maket gemilerin şişelere nasıl sokulduğu anlatılıyor...
Neslihan Demir: Bayan Voleybol Milli Takımı'nın oyuncusu Neslihan'ın web sitesi...
Iranian Girl: Genelde İran üzerine yazılar yazan İranlı bir kızın blogu...
Liberal Demokrasi Grubu: Her halde adından anlaşılıyordur...
Spanish Made Easy: İspanyolca'ya giriş dersleri. Anlatımı basit ama kelimelerin nasıl okunduğu yazılmamış...
Yumatu: Elektronik eşya üreten bir Türk firmasının sitesi. Uydu sistemleri hakkında arama yaparken buldum...

Asya Schween

AsyaSchween.com, Amerika'da okuyan 23 yaşındaki renk körü bir Rus kızının çektiği büyüleyici fotoğrafların bulunduğu bir site. Sitede Asya Schween ile yapılmış bir röportaj da mevcut. Ayrıca Asya'nın bu sitedekilerden farklı fotoğraflarının olduğu MyOwnSelf adında benzer bir sayfası daha varmış. Eğer küçük resimdeki fotoğraf hoşunuza gittiyse bu siteleri mutlaka ziyaret edin...

Aranızda burada kullandığım resimleri bulundurabileceğim (image host) şöyle doğru dürüst bir bedava servis bilen biri var mı? Şu zamana kadar iki servis denedim. VillagePhotos'da sadece 25 resim gösterilebiliyordum. Bu yüzden pek hoşuma gitmedi ve FreePGS'ye geçtim. FreePGS'de resim sınırlaması yok ve daha kullanışlı. Ama terslik olacak ya, bu servis de çok sık çöküyor. Aynen bugün olduğu gibi. Eğer yardım edebiliyorsanız lütfen mesaj gönderin...

Dün yazıların altına ziyaretçilerin isterlerse yorum yapabilecekleri bir yorum linki ekledim. Haloscan isimli bir siteyi kullandım bunun için. Sonra isteyen istediği gibi sağ tıklasın diye sitenin sağ tıklama özelliğini de serbest bıraktım. Başka bir değişiklik daha var. Daha önce sitedeki herhangi bir linke basınca otomatik olarak sayfalar ayrı pencerede açılıyordu ama artık içinde bulunduğumuz tarihten önceki günlük site yazılarındaki linkler aynı pencerede açılacak, diğerleri ise değişmeyecek, ayrı pencerede açılmaya devam edecek. Bir de linkler kısmına son birkaç gün içinde tork ve komplo yok bilgi var isimli iki türk blog ekledim. İsteyenler girip bir baksın...

Etraf maganda dolu. Ailece kutlayalım dediğimiz yılbaşını rezil ettiler. Tam saat 24 oluyordu ki birden evin önünden silah sesleri gelmeye başladı. Herifler koca şarjörü boşalttı. Ardından patlama sesleri. Sonradan anladık, evin üst katlarından aşağıya patlayıcı bir şeyler atmışlar. Sanırsın Irak'ta çatışmanın ortasında kaldın. Silah mı atıyorlar, yoksa torpil mi patlatıyorlar belli değil. Neyin ne olduğunu ayırt etmek olanaksız. Ben açıkçası gerçekten korktum. Korkumun kaynağı sanırım İstanbul'daki evde kalırken, asker uğurlamaları sırasında ve önemli maçlardan sonra evin önündeki caddeden geçen arbalardan havaya kurşun sıkılmasıydı. Bu kurşunlardan biri evde kimse yokken evin balkon kapısının camını delip içeri girmişti. Adamlarda da ne cesaret vardı ama. Evin 200 metre ötesinde karakol varken, hiç çekinmeden havaya ateş edebiliyorlardı. Bu arada yılın ilk kötü haberi de geldi. Annemin en yakın arkadaşının ninesi ölmüş, dün gece saat 2'de. Bizimkiler biraz önce cenazeye gittiler. Yazık! Artık her yılbaşı ailesinin aklına bu ölüm olayı gelir...



« »


. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . BAŞA DÖN . . .

Linkler

Sitenizin ismini aşağıdaki bölümde görmek istiyorsanız, Zikzak'a kalıcı bir link vermeniz ve bunu bir e-posta ile bana bildirmeniz gerekmektedir...

aicis
altiustutasarim
aslicin
bebelog
benhayattayken
blogkardesligi
bloglaralemi
deeperandfaster
ekonomiturk
ellibir
esinperisi
fikirbaz
findikkabugu
geriden
golgelimavi
izlenimler
keditasmasi
limk
mada
mentaldisorder
n
naylondefter
notdefteri
ozgekilicoglu
sosyalmekan
stadyum
sulusepken
taheny
thezgi
turkce

diğer linkler

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . BAŞA DÖN . . .

İletişim

E-posta göndermek için aşağıdaki formu veya zikzakweblog@yahoo.com adresini kullanabilirsiniz...

 

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . BAŞA DÖN . . .

This page is powered by Blogger. Isn't yours?