Le Petit Journal, 1895'in 24 Kasım tarihli sayısında yine fotoğraf gibi bir çizime yer vermişti. Tabancasından tüfeğine kadar çeşit çeşit ateşli silâhla, kılıçlarla, sopalarla donanmış bir grup camiden çıkan insanlara saldırıyor; vurarak, keserek, ezerek tam bir katliam yapıyordu. Mezar taşları bile devrilmişti, cesetler taşlarla beraber yerlerde yatmadaydı ve resmin altında iki satırlık bir yazı vardı: "Doğu'daki olaylar. Ermeniler'in bir camiye saldırısı"...
Resim, Maraş'ın o yıllarda "Zeytun" denilen bölgesinde çıkan Ermeni ayaklanmasını konu alıyordu. Saldıranlar Ermeni çeteciler, öldürülenler Türk'tü ve Meyer adındaki ressam, kurbanların çehrelerine verdiği ifadeyle yaşanan kıyımı fotoğraftan da canlı bir şekilde aksettirmişti...
1895 Temmuz'unda patlayan Zeytun ayaklanması 1896 Ocak'ında sona erdiğinde onbinlerce Türk canından olmuş ama devlet isyancılara hiçbir ceza verememişti. Avrupa ülkeleri isyanı bastırmak için başlayan askeri harekâtı durdurmuş, altı ülkenin konsolosu Zeytun'a girerek Ermeni komitelerinin elebaşılarını himayeleri altında Türkiye'den çıkarmışlar ve İstanbul hükümetine Zeytun'da af ilân edip vergileri de azaltmak düşmüştü...
Bu arada, niye sadece biz bir şeyleri ispatlamaya çalışıyoruz? Ermenilerin de iddialarını ispatlaması gerekmiyor mu? Öldürüldüğü iddia edilen bir milyondan fazla Ermeni'nin mezarları nerededir? Verilmiş olan bir emirden alakasız yan anlamlar çıkartabilen tarihçi olduğu iddia edilen kişi, bunları niye görmezden gelir?.. Aman dikkat edin. Televizyonlarda konuşan ve soykırım yaptığımızı iddia eden bazı tipler, öldürülen Türklere ait olan mezarları da sahiplenmeye kalkıyor. Aynı bazı Fransız televizyon kanallarının, çeşitli ülkelerden gelen tarihçilerin gözleri önünde açılan ve Türklere ait olduğu anlaşılan toplu mezarların, Ermenilere ait olduğunu söylemesi gibi... İlginçtir, bazı Fransız kanallarında da Ermeni soykırımından bahsedilirken, anlatılanlar daha etkileyici olsun diye arka planda, Almanların Yahudilere yaptığı soykırımdan görüntüler gösteriliyor...
Son zamanlarda, Ermenistan sınırının açılacağı da konuşuluyor. Bence karşılığında hiçbir şey elde etmeden böyle bir taviz vermek anlamsız. "Bu devirde böyle şeyler olmaz" veya "AB adayı ülkelerin komşularıyla iyi ilişkiler kurması gerekir" diyenleri boş verin. AB üyesi ülkeler ve ABD, Kuzey Kıbrıs'a ambargo uygulamıyor mu? Türkiye'nin Kıbrıs'ı işgal edip Rumları güneye sürdüğü düşünülebiliyor da, Ermenilerin Azerbaycan'ı işgal edip 1 milyona yakın Azeriyi mülteci konumuna düşürdüğü niye düşünülmüyor?..
4 yorum:
Merhaba,
Kanaatimce dile getirdiğiniz bazı sorularla, Türk tezi Ermeni tezinden daha mı doğrudur, Ermeni tezi diye bir şey var mıdır, Ermenilerin her dediğini doğru mu saymalıyız, ölen müslümanları kim katletmiştir bir yere ulaşmak maalesef mümkün değildir. Bu konuda isteyen herkes kendi elini güçlendirecek bir toplu mezar resmi, ecdadı katledilmiş bir Türk ya da Ermeni'nin acı hatıralarına kolaylıkla ulaşabilir.
Ne yazık ki geçmiş hükümetlerimiz bir çok konuda olduğu gibi Ermeni meselesini de tabulaştırmış, kendi resmi görüşü dışındakileri yok sayma kolaycılığına kapılmıştır. Ama sizin bir konuyu yok saymanız, karşıt görüşe konuşma hakkı tanımamanız faydadan çok zarar getirir. Boğaziçi Üniversitesinde yapılacak panelin de Adalet Bakanının tehditleriyle iptal edilmek zorunda kalması bunun bir göstergesidir.
Sizin yazınızda belirttiğiniz şeyler aydın olan ve olmayanlarca zaten bilinen konular. Ama "onlar da şunu yaptı" mantığıyla bir çözüme ulaşılamayacağını anlamak gerekir. Başkalarının yaptığı fenalıklar kendi kabahatlerimizi mazur gösteremez. Türkiye Cumhuriyeti olarak daha sağlıklı bir geleceğe ulaşmak istiyorsak, Ermeni meselesi de dahil bir çok tabumuzla yüzleşmemiz gerekir. Tabi bu biraz cesaret işidir ve maalesef Cemil Çiçek Beyin Ceza Kanunu ve Boğaziçi Üniversitesindeki panelle ilgili tutumu ümitvar olmamızı engellemektedir.
Ermeni diasporasının yurt dışındaki haksız çığırtkanlığı, bu konudan maddi çıkar sağlaması ayrı konudur, bizim külli bir reddetme haliyle "onlar da şunu yaptı, erkekseniz resmi belgelere bakalım" tavrımız apayrı bir şey.
Selamlar.
Az onceki yorumla ilgili genisce bir yaziyi izlenimler.blogspot.com adresinde bulabilirsiniz. Kunyemi ilave etmeyi unutmusum.
Selamlar.
Ilk yaziyi okudugumda izlenimler uslubunu sezmistim!
Benim 'genisce yazim' ise burada: http://www.derinsular.com/archives/2005/05/ermeni_sorununa.html
İstediğimiz kadar oturup konuşalım ama, ne biz bu topraklardan uzaklaştırdığımız Ermenilere iddialarımızı (ki ben, savaş koşulları içinde alınan (bir benzeri de Fransızlar tarafından, Fransa'da yaşayan Almanlara karşı uygulanmış olan) tehcir kararının yerinde bir karar olduğunu ve yaşanan olayların soykırım olmadığını düşünüyorum) kabul ettirebiliriz, ne de Ermeniler bize kendi iddialarını kabul ettirebilirler. Bu sorun, öyle birkaç akademisyenin Ermeni tezlerini desteklemesiyle ya da başka amaçları olan alakasız ülkelerin sadece Türkiye'ye (soykırımı kabul etmesi için) baskı yapmasıyla çözülemez. Zaten üçüncü ülkelerin çözüm istediğini de sanmıyorum... Ayrıca, bu tip iddiaları kabul edersek gelecekte başka istekler de olacaktır. Mesela Yunanistan bir süredir, Türklerin Rumlara soykırım yaptığı iddialarını (Pontus Rum soykırımı, Kıbrıs Rum soykırımı, Gökçeada/Bozcaada soykırımları ve Küçük Asya soykırımı gibi...) dile getiriyor ve bunların alt yapısını hazırlıyor. Türkiye topraklarında yaşanan her göç hareketi bir soykırım olarak gösterilmeye çalışılıyor. Sakın bunları da (geçmişte Ermeni soykırımı iddialarını önemsemediğimiz gibi) önemsiz iddialar olarak görmeyin. Gelecekte Türkiye'nin önünü kesmek için kullanabilir ve başımız ağrıyabilir...
Sırf başka ülkeler kendi çıkarları için Türk tezlerini kabul etmiyor diye yaşananlar hakkındaki görüşlerimizi mi değiştirmeliyiz? Çözüme böyle ulaşılacağı düşünülüyorsa (o çok kolay bir iştir ama) gerçekleşmesi imkansızdır... Türkiye'de Ermeni tezlerini kabul edenlere karşı herhangi bir şey yapılmış mıdır ki karşıt görüşlülerin konuşturulmadığından bahsedebiliyor. Türk gazeteleri ve televizyonlarında (TRT dahil) bu görüşü savunan onlarca kişi zaten sesini yeterince duyuruyor. Hatta Türk tezlerini savunanların (Türk tezlerini destekleyen bazı yabancı tarihçiler ve Ermeniler tehdit ediliyor, işlerinden oluyor ve fiziksel saldırılara maruz kalabiliyorlar) aksine, Ermeni tezini savunan kişiler iddialarını yabancı ülkelerde de çeşitli yollarla rahatlıkla dile getirebiliyorlar. Acaba sansüre uğrayan Ermeni tezleri mi, yoksa Türk tezleri midir?.. Peki, Ermeni tezlerini kabul edenlerin atalarımız hakkında konuşma hakkı var da, reddeden kişilerin bu görüşü destekleyenleri eleştirme hakkı yok mudur? Karşıt görüşlülerin konuşturulmadığı ya da karşıt görüşlerin önemsenmediği yer, durum iyice incelenirse bence Türkiye değil, diğer ülkelerdir. Bu ülkelerin başında da Ermenistan gelir ve orada Türkiye'de yapılmak istenen konferansın, Türk tezlerinin savunulacağı bir benzerinin yapılması imkansızdır... Ermeni soykırımını kabul eden ve seslerini yeterince duyuramadıklarından yakınan kişilerden acaba kaçı, Ermeni soykırımını reddedenlerin cezalandırıldığı Fransa gibi ülkelere tepki göstermiş ve bu tepkiyi Türk halkına duyurmuştur?.. Malesef insanlar, bazı özgürlükleri sadece kendileri ve kendi görüşleri için istiyorlar. Bence, böyle davranmaya devam ettikleri sürece Türkiye'deki durumdan (yine bence, aslında şikayet edilecek bir durum da yoktur. çoğunluğu inandıramamaları için sorunları olduğunu iddia ediyor olabilirler.) şikayet etmeye hakları yoktur...
Ben burada, sadece olaylar hakkındaki kendi düşüncelerimi yazıyorum ve bunların neredeyse herkes tarafından bilindiğini de biliyorum. Ama bunun yanında Ermeni iddialarının ve isteklerinin de çoğunluk tarafından bilindiğini düşünüyorum. Ortada gizlenmiş ya da söylenmesi suç sayılan bir şey yoktur ve herkes istediğini dile getirebilmektedir... Zaten internet bağlantısı olan herhangi bir Türk, (bu siteye ulaşabildiği gibi) Ermeni iddialarını destekleyen ve doğru olmadığı kanıtlanmış olsa bile bozuk plak gibi sürekli aynı şeyleri tekrar eden on binlerce siteye ve bir o kadar kitaba rahatlıkla ulaşabilir, iddiaları inceleyebilir ve bazı sitelerde bize edilen küfürleri ve hakaretleri görebilir... Kapalı kapılar ardında yapılacak olan bir konferansın böyle bir olanağı yoktur ama bazı katılımcılar tarafından verilen beyanatlar birçok kişi tarafından "rahatsız edici" olarak algılanmaktadır. Ayrıca konferansı da direkt olarak devlet ertelememiştir. Eğer konferansı düzenleyenler bu tip sert ve tehditkar eleştirilerin olmayacağını düşünmüşlerse, bu yaptıkları sadece bir çeşit saflıktır. Mükemmel işlediği düşünülen demokrasilerde de benzer konularda aynı tepkileri almaları olasıdır... Belki de bu kişiler, konferansın ertelenmesini ve bu ertelemenin başka amaçlarla kullanılmasını da istemiş olabilirler. Kimse kimsenin niyetini bilemez...
Konferansa katılacak olanlardan bazıları "resmi tezleri tekrar ediyorsunuz, Türk'e Türk propagandası yapıyorsunuz" gibi laflar ediyorlar ama büyük ihtimalle o düzenlemek istedikleri konferansta da (aslında içeriği de pek bilinmiyor) bu yakındıkları durumdan farklı bir şey yaşanmayacak. Nasıl birçok kişi onların dediklerini önemsemiyorsa, onlar da adı "resmi görüş"e çıktığı için Türklerinkini önemsemiyorlar ve kendilerinin haklı olduğunu düşünüyorlar... Nedense, soykırım yaptığımızı düşünen (soykırımın tanımı da pek çok kişi tarafından farklı algılanıyor) Türk ve Ermeniler hiçbir görüşlerinden vazgeçmezken, sürekli "yeni bir şeyler söyleyin" diyerek Türkiye'den görüşünü değiştirmesini ve soykırım suçunu kabul etmesini veya yumuşamasını bekliyorlar... Eğer siz, Türk hükümetlerinin, tarihçilerinin ve bürokratlarının Ermeni belgelerinden haberlerinin olmadığını düşünüyorsanız bence yanılıyorsunuz. Ermeni iddialarını savunan ve dile getiren Türklerin birçoğu zaten bunları yabancı kaynaklardan öğreniyor ve bilinen şeyleri (hiçbir araştırmaya ve ispata gerek duyduklarını da düşünmüyorum) bize tekrar tekrar aktarmaya çalışıyorlar... Eğer televizyonlarda Ermeni tezlerini savunan kişileri dinlerseniz, birçoğunun ne olduğunu tam bilmedikleri konular hakkında bile (niyetleri şöyleydi, niyetleri böyleydi gibi) boş konuştuğunu ve ispata gerek duymadıklarını rahatlıkla anlarsınız...
Bazı köşe yazarları, sempozyumun ertelendiği için başımızın ağrıyacağından falan bahsediyorlar. Bence günün birinde zaten yapılacak olan bu sempozyum, ertelenmemiş olsa da sonuç değişmeyecekti. İki durum da Türkiye alehine kullanılacaktı... Bu arada, Adalet Bakanı'nın bazı kişileri hedef göstermesi de yanlıştır. Öyle bağırıp çağırarak bir şey elde edilemez... Ermeni toplumuyla anlaşabileceğimizi sanmıyorum ama belki iyi bir propagandayla (zor da olsa) diğer ülkeleri yanımıza çekebiliriz. Büyük ve güçlü ülke olduğumuzu iddia ediyorsak (bu da tartışmalıdır), haklı veya haksız bütün tezlerimizi başkalarına kabul ettirebilmeliyiz... (Bana, gelecekte onlar bizden, biz de onlardan yapılanlar için özür dileyeceğiz gibi geliyor...)
Ayrıca ilginçtir, toplumu Türk ve Kürt diye ayırmaya çalışan devletler ve kişiler, konu Ermeni soykırımı olunca sadece Türkleri suçluyorlar. Hatta bazı Kürt sitelerinde (çıkar ilişkisi) direkt olarak Ermenilere destek veriliyor...
Not: Bu yorum, yorum yazanlara karşı yazılmamıştır. Bu sadece, yorum yazanların yorum ve yazılarında belirttikleri bazı konular hakkındaki görüşlerimi içeren bir durum değerlendirmesidir...
Yorum Gönder